30 Haziran 2010 Çarşamba

tatil durağı no.1

E yağmurlar bastırıp Kasım'ı andıran bir Haziran yaşanınca, tatile gelinmesine rağmen evde oturulup durunca ama evde oturmanında bir sınırı varsa çareyi çevre yerlere gezi yapmakta bulduk. Zaten niyet vardı ama kalmalı denize girmeli bir plan yapılmıştı. Hava mualefeti "günü birlik gezi" tipine izin verdi. İlk sefer Assos'a oldu. Benim oldum olası pek sevdiğim, sessiz, sakin, tam kafa dinlenecek, sahilde uzanıp ipodda müzik dinlerken kitap okunacak kısacası benim ideal tatil anlayışımla birebir örtüşen bir mekandır Assos. Gerçi burada da kapitalizmin ayak seslerini fazlasıyla duyduk (oteller sahilden çalıp ön cephelerini genişletmiş ve güzelim sahile kocaman iskeleler ve şezlong, kocaman yastık kombinasyonuna girmişler) ama yine de burası bir şekilde bakirliğini koruyor.
Hedef balık yemekti ve oyumuzu Grand Hotel Assos'un restorantından yana kullandık. Pek öyle aç olmadığımızdan anne ile sevgili bir çuprayı paylaştı, ben de anneanne ile on adet tekiri. Donald Sutherland'a benzeyen otelin sahibi ya da restaurant şefi bilemedim şimdi önce masayı mezelerle donattı.


Biz etrafa bakına bakına mezelerimizi yedik. Doğruya doğru mezelerde öyle "aman da aman bu nasıl şeymiş böyle" diyeceğimiz bir durum olmadı. Ahtapot salatasının tadı tuzu yerinde, kalamarlar ise idare ederdi. Kalamar için Bozcaada'yı tek geçerim. Deniz börülcesinin ise en güzeli "annemin elinin değdiği". Pazardan aldıklarımız daha taze dolayısıyla daha lezzetliydi. Mezelerin ardından balıklar geldi. Onlarda da pek bir numara yoktu. Çupra oldukça büyük geldi ve masada "deniz mi çiftlik mi" diye bir dalgalanma oldu. Zira bize deniz olduğu söylenmişti ama tadanlar çiftlik olduğu konusunda ortak bir karara vardılar. Kısacası normal bir balık lokantasında ne varsa burada da o vardı. Ekstra bir numarayla karşılaşmadık anlayacağınız. Bir dahaki sefere diğer lokantaları da denemeli.
Yemeğin arkasından anneannem, "meşhur dondurma, Özal'ın dondurması, televizyona çıkan dondurma" diye diye naklen yayın yapan dondurmacının mamülünü tatmak isteyince elimizde koca koca külahlarla yağan yağmurun ve serin havanın altında titreye titreye dondurmaları test ettik orta not verdik. Ali usta nerde bu nerde!

Sonuçta yediğimiz içtiğimiz bizim olsun, arkamızda yağmur altında bir Assos, beslediğim iki kedi ve bir martı kaldı.

1 yorum:

zapere dedi ki...

Ho ho ho....(noel baba gülüşü)... İyi kar yağmamış.. :))