17 Haziran 2023 Cumartesi

sivri


 Yalnız yaşamanın en zor tarafı hasta olmak. Hani şımaracağımdan ve binbir naz niyazla birinin üstüne yığılacağımdan değil. ben birilerinin üstüne yığılmayı beceremiyorum; mümkünse komili zeytinyağı kıvamında hafif olayım, kimseye yük olmayayım, rahatsızlık vermeyeyim mottosuyla yaşıyorum. ama insanlar bana yük olsunlar, gelsinler sıkıntılarını anlatsınlar, ben onların sorunlarını çözmek için gerekirse bir saatlik yolu iki kere gidip geleyim, sırf onların işleri hallolsun diye gereksiz sorumluluklar ve insiyatifler alayım. sanırım mutlu etmeye çalışmakla enayilik arasındaki o ince çizgiyi çizemiyorum. 

neyse bu nokta da kişisel gelişimimde üzerinde çalışmayı gerektiren bir konu; "halledeceyik" der Kıbrıs'lı. 

iki hafta önce bir sivrisinek ısırığını kaşımam, o kaşınan yerin saçma sapan bir şekilde sivilce gibi bir şeye dönmesi, benim onu kurcalamam vs neticesinde bu hafta pazartesiden beri işler kontrolden çıktı. doktora gitmeyi ve ilaç kullanmayı sevmediğimden; "bırak oluruna, geçer kendi kendine" düsturum burada işe yaramadı ve pazartesinden perşembeye o bölge bir apseye dönüştü ve oldukça şişti. dedim ki "bu böyle olmayacak sen en iyisi bir mağusa hastanesi'nden içeri gir". nitekim girdim. allem kallem ettim, bir genel cerrah buldum. eliyle şöyle bir dokundu "evet enfeksiyon oluşmuş. antibiyotik ve antibiyotikli krem vericem; bunları kullanın da yarın bir bakalım" dedi. "iyi" dedim çıktım. parmağıyla beş saniye dokunmasının bedeli olarak 650tl'yi bir güzel bayıldım. saat dörtte eczaneleri kapattıkları için bir de nöbetçi eczane aradım. teee mağusa'nın en ücra köşesindeki nöbetçi eczaneye gittiğimde de kremi buldum ama ne verilen antibiyotik ne de herhangi bir muadili vardı. "hadi" dedim "onu da yarın kullanmaya başlarım". kremi sürdüm yattım, sabah kalktığımda o bölge ve etrafı oldukça kızarmış ve apse biraz daha toplaşmış gibi geldi. mecburen öğleden sonraya aldığım randevu saati gelince de gittim yine benim ruhsuz doktoru buldum. ruhsuz çünkü yaptığım espirilere tepki vermedi. 

neyse acile gittik; yaptı lokal anestezi iğnelerini. dedim ki "valla hafifçe dokununca bile acıyor doktor bey; bu iğnelerle hiçbir şey hissetmem değil mi?". "yok" dedi hissedersin çünkü bastırarak boşaltacağım iltihabı." "e yok muydu acısız bir başka yolu" diye sordum "muska yazabilirdim size" dedi. espiri yaptı lol. canımı acıta acıta boşalttı iltihabı. sonuçta baldırımda fındık büyüklüğünde belediye çukuruna benzer bir çukur ile bu çukurun oluşması için neredeyse iki bin tl'nin cebimden uçup gitmesi bu haftanın götürüsü oldu. ne diyelim beterinden saklasın allah.  

iki gündür bütün bu işleri hep tek başıma yapıyorum doğal olarak ama gönül isterdi ki yanımda biri olsun, acildeki o odaya girene kadar elimi tutsun, "hamili hasta yakinimdir"desin. evet alt tarafı bir enfeksiyon ama insan enfeksiyon için bile olsa yanında biri yarenlik etsin istiyor. hayatta her koşulda yoldaşlık mühim mesele. kısmet artık. önümüzdeki enfeksiyonları yarenliksiz geçirmemek dileği ile. 

14 Haziran 2023 Çarşamba

yhn 13 / yaz


 

*otursam neredeyse yarım asırlık ömrümde kaç tane seçimde oy kullandığımı hesaplarım ama şu üşengeçlik huyum mani oluyor. hiçbir seçimde bu seçim gibi heyecanlanmadım ve politika ile bu kadar ilgilenmedim. ancak sonuç koskoca bir hüsran oldu. çabamıza sağlık diyeceğim de ne dersem diyeyim içimdeki o koskoca boşluğu ve umutsuzluğu dolduramayacak. seçim öncesinde ve sonrasında olan bütün rezilliklere, vurdumduymazlıklara, çıkar hesaplarına ve üç kağıtlara bakınca değiştiremeyeceğim şeyler için çabalamayı bıraktım. benim gönlümdeki partinin yakın zamanda kayda değer bir şey yapabilmesi, şu anki konjonktürde belirgin bir yer edinebilmesi pek mümkün değil. durum böyle olunca onlara hep destek tam destek ama ben kendi küçük dünyamda yaşamaya devam ederim arkadaş. muhtemelen daha önce de geldim ve sonra da geleceğim bu dünyaya ama şu anda bilebildiğim bu hayatta artık kendi kişisel mutluluğumu ön plana alıyorum. ülke diyebileceğim bir ülkem yok diye hissediyorum ve bundan sonra nerede karnım doyuyorsa ve mutlu olabiliyorsam orası benim kendi küçük ülkem. yarım asırlık ömrümün pardon neredeyse yarım asırlık ömrümde farkına varmayı başarabildiğim en önemli şeylerden biri şu oldu: mutlu olmayı istedikten sonra çöp tenekesinde bile mutlu olunabileceği. mesele bakış açın. bu kadar basit. 

* sallan yuvarlan koskoca bir dönem daha bitti. bu ikinci dönem ilki kadar keyifliydi. öğrencilerimin çok büyük kısmı bileklerinin hakkıyla çatır çatır çalışıp geçtiler. canlarım benim ya; vedalaşırken hepsi "iyi ki varsınız hocam" dedi. ne güzel bir şey birileri için "iyi ki" var olabilmek. 

* hayat ne komik; ben birileri için "iyi ki "var olabilmeye can atıp, "iyi ki" var olamazken hiç düşünmediklerim için "iyi ki" var olabiliyorum. 

* aslında bana "iyi ki varsın" ya da "seni seviyorum" diyenlere şunu sormak isterim hep: "neden? neden senin için iyi ki varım?" ya da "neden beni seviyorsun?". sadece diğer taraftan nasıl gözüküyorum onu bilmek istiyorum. 

*neyse bildiklerim, bilmediklerim ve hatta bilemediklerim şimdilik bir kenarda dursun. uzun bir süre tek istediğim, elimde kitabımla bir yerlerde yatıp durmak...bir de bu yazın unutulmaz harika bir yaz olmasını bekliyorum o kadar. çok bir şey değil sanki.