"Annelik" ile ilgili düşünüp dururken, bazı anılar canlandı, bugün onları yazayım dedim.
Annem benim küçüklüğümü anlatırken hiç yaramaz olduğumdan falan bahsetmez tek söylediği "çok karıştıran bir çocuk" olduğumdur. Yani dolap, çekmece önüme ne gelirse karıştırıyormuşum. "Sesin çıkmıyorsa, anlardım ki yine bir yere girmiş birşeyleri karıştırıyorsun" diye anlatıyor annem. Birgün annem ütü yapıyor ve ütülediği temiz çamaşırları yerlerine kaldırıyor, mutfağa gidiyor. Yemek falan hazırlayacak sanırım. Bir süre yaptığı işe dalıyor, sonra farkediyor ki bende hiç ses seda yok. Bir de odaya gidiyor ki bütün çekmeceler darmadağın, ütülediği çamaşırlar yerlerde, çekmecelerin içleri odaya yayılmış. Çok kızıyor ve sinirle anahtarı alıp, komşuya gidiyor. Sanıyor ki korkup ağlayacağım, ben yaramazlık yaptım annem gitti diye düşüneceğim. Beş on dakka komşu da oturuyor ama benden yine ses seda gelmiyor, ağlama sesi falan yok. Bu sefer meraklanıyor, eve dönüyor. Kapıyı açtığında beni Ali bebeğime sarılmış, portmantonun üstünde otururken buluyor. Böyle melül melül oturmuş onun dönüşünü bekliyorum.
Bir de üniversiteyi kazandığım zaman beni yurda getirdikleri ilk gün var. Hem komik hem de oldukça hüzünlü. Ankara'da bir üniversiteyi kazandım ve yurtta kalacağım. Herşey hazırlandı, yatak, yorgan, kılık kıyafet alındı, artık üniversiteye hazırım. Okulun açılmasından birkaç gün önce Ankara'ya geldik, annemle birlikte yurt odamdaki yerimi hazırlayacağız, dolabımı yerleştireceğiz. Herşeyi odaya taşıdık, bavulu açıp, giysileri asacağız, annem bavulu açmaya çalışıyor ama bavul kilitli. Akıllı ben, bavulu kilitleyip anahtarını evde bırakmışım. Annemin o yorgunlukla bana nasıl baktığını hiç unutamam. Allahtan oda da o sırada başka bir kız vardı ve onun bavul anahtarı ile benimkini açmayı başardık. Eşyalarım yerleşti ve ayrılık vakti geldi. Annem ağlamamaya çalışıyor ama dudakları titriyor. Sonunda arabaya yerleştiler, daha önce arkadaşımda bile kalmama izin vermemişlerken o koskoca şehirde ve daha önce hiç kalmadığım yabancı bir yerde beni yapayalnız bırakıp gittiler. Daha sonra babam, annemin eve kadar ağladığını söyledi.
Annelik tuhaf şey işte. Ben hafiften korksam da sanırım bu duyguyu tatmak istiyorum. göster bakalım Çin takvimi marifetini.
4 yorum:
Ah bir yeğenim var kiii.Maviş gözlü fındıkkıran bir prenses..Size de onun gibi tatlı bir kız dilerim.Ebeveyn olmak çok güzel bir duygu.Sanırım o zaman hayatın diğer anlarının boş geçtiğini farkediyordur insan.İnsan herşey yapabilir dünyada.Dev gökdelenler,köprüler,çılgın mimari projeler fakat bir insan var'etmek ve onu inşa etmek üzerine hiçbir mucize olabileceğini düşünemiyorum ben.Diğer bahsettiklerim fasafiso kalır onun yanında..İyi bir anne olacağınızdan eminim Patlıcanlı Börek Hanım.. :))..Damlıbaykuş'a kolay gelsin diyorum :P
cok cesaret gerektıren bı karar...kucuk bı beden var ve onun basına gelıcek herseyden sen sorumlusun cok onemlı ıyı dusunmek gerek...
ben ve bir kaç arkadaşımın çocukları çin takvimleri doğruluğunu onayladı.. ben 73 te doğdum 2003 te hamile kalmıştım 30 yaş olarak baktığım doğru.. bastığım yaş mı doldurduğum yaş mı konusunda ben de çok düşünmüştüm de :)
:)))
Bizim apartman uğurludur!
Çok güzel çocuk yetiştirilir.
Hayırlısı olsun!
:)))
Yorum Gönder