3 Ağustos 2009 Pazartesi

Sokitler,soketler,somenler ve daha niceleri.....


Gecenin onu.... Bir dükkan önü, üstünde havanın sıcağına rağmen kalın bir gömlek ve yelek.... Yaşı belki altmışın üstünde, bir sandalyeye dayanıyor, sandalyenin üstünde gazete kağıdına sarılı birşeyler, satacak mı yoksa sahip olduğu bir iki parça eşya mı bilinmez. Ayakta zor duruyor ama ağzında yakmadığı sigarası.... Uzun zamandır yıkanmadığı belli belki uzun zamandır da aç.... Amaçsızca sokaktan gelip geçene bakıyor....

Sabahın altısı..... Çöpe atılmış, hareketli bir geceden arta kalan hamburger vs. artıklarını yemeğe çalışmakta ve tam doymadığından olsa gerek artıkların kağıtlarını yalamakta, belli ki aç ve bakımsız...

Bir ara sokakta üç kardeş... Küçük bir pet şişeden kesilen minik kabın içine konulmuş, yarısı dökülmüş, sütü içmeye çalışıyorlar... Miniminnacık dişleri ile önlerine konulan iri mama tanelerini büyük bir iştahla yemeye çalışıyorlar.

Bunlar somenler, sokitler ve soketler...Onlar özgür ruhlu, kolay kolay insana yaklaşmayan ama yardıma, bakıma ve ilgiye muhtaç sokakta yaşayan adamlar (somenler), köpekler (sokitler) ve kediler (soketler).

Artık sokakta içim acımadan yürüyemez oldum, arabamın ve çantamın içinde daima köpekler ve kediler için kuru mama taşıyorum. Nerde bir kedi, köpek görsem onlara biraz mama koyuyorum belki o günkü açlığını biraz geçirir diye ama biliyorum benim ki sadece bir günlük belki bir saatlik bir yardım. Onların sürekli mamaya ve bakıma ihtiyaçları var. Annesiz ve bakıma muhtaç olanlarını evimin karşısındaki veterinere götürüyorum ama orada da kafes içinde ve karanlık bir odada, eğer şansları varsa onları gerçekten sevecek birilerini bekliyorlar. Ama insanlar o kadar garip ki onların vereceği karşılıksız sevgiyi umursamadan "yok sarı olsun, yok burnu sivri olmasın, e ben bu büyüyünce ne yapacağım gibi" inanılmaz bahaneler sıralayarak, köle pazarından köle seçer gibi kendilerine evcil hayvan seçmeye geliyorlar.

Kendimi sokakta yaşayan bütün bu çaresiz adamlar, kediler ve köpekler için o kadar çaresiz hissediyorum ki bazen nefesim kesiliyor, uykum kaçıyor, onları düşünmekten beynim zonkluyor. Belediyelerin bakım evleri bir çözüm değil çünkü onlarda bir süre sonra toplu katliamlar yapıyor, salgın hastalık bahanesi ile birçok köpekciği topluca öldürüyorlar. Akşam nasıl yataklarında huzur içinde uyuyorlar bilemiyorum. Ama benim de elimden fazlaca birşey gelmiyor. Elime geçen üç beş kuruşla veterinerdeki kediciklerime bakabiliyorum ve de hercumartesi ve perşembe bilumum şans oyunu oynayarak para çıkmasını dilemek ve kocaman bir çiftlik ve 365 gün 24 saat açık otel ve aş evi açarak sokakta yaşayan ne kadar kedi, köpek ve insan varsa onlara karşılıksız bakım ve yemek sağlamayı hayal etmekten başka bir şey elimden gelmiyor.

Bence sigaraya fanatikçe savaş açacağımıza (ben bu yasağa karşıyım ki bu da ayrı bir yazı konusu ) sokakta yaşayanlar için birşeyler yapmamız lazım. Sokaktakilerin durumu sigara içenlerden daha acil.

Ufff bu pazartesi canım çalışmak istemiyor ya! ondan çok kasvetli bir yazı oldu bu. Belki de cumartesi gecesi karayolda gecenin karanlığında, yolu süratle geçen ve büyük bir şans eseri hiçbir aracın çarpmadığı o küçük köpeği ve pazar sabahı bisikletli çocuğun çuval içersinde duvar kenarına bıraktığı (çocuğun ne yaptığını fark edinceye kadar gözden kayboldu ) minik kara kediciğin, nerde olduğunu bilmemenin verdiği panikle önce o uzun duvarı tırmanmaya çalışıp sonra inatla bitiş noktasını bulup, çalıların içine dalarak evine ulaşma çabasını bir türlü unutamamdan kaynaklandı bu yazı herhalde. İşte böyle zamanlarda insan olmanın acizliği içimi çok acıtıyor. Keşke süper güçlerim olsaydı da onları koruyup kollayabilseydim.
P.S: Resimdekiler şu anda bakmakta olduğum veterinerdeki kediciklerim, onlara acil yuva arıyoruz.

7 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Sevgili GamlıK.
Bak bu defa sana "Şenkuş" da şenkuş diye tutturuklayamadım. Durum acı, çünkü ve ne yazık ki.:((
Tek başına sen, ne kadarıyla kiminle savaşacaksın. Ancak elinin erip yardımını ulaştırdığın, bir de işte buradan yazdığın.
Dahası da, insanların insafına kalmış.

zafer dedi ki...

Hımmm acımasız dünya..Fakat sigara yasağına karşı olmanızı hayretle karşıladım.Yıllarca otobüslerde çoluk-çocuk genç-yaşlı demeden 3-4 kişinin keyfi için ne çektiğimiz malumken ki herkese bu deneyi öneririm..Su bardağı içine sığacak küçük bir saksı bitkisi alın ve bu bitki üzerine ters kapatın(masa kenarına koyarsanız ucundan kamışla duman içine üfleyebilirisiniz)sigaradan bir kaç nefes çekin ve ters su bardağı içine üfleyin bu dumanı kamışla sonra bitkinin ne hale geldiğini görün..İnsan hayatı için temiz havanın önemi ki İstanbul'un Yaz Mevsimi bile hava kirliliğinin ne boyutta olduğunu gözden kaçırmadan genç ciğerlere hangi vicdan ve insaf bunu layık görebilir.Alerjik rahatsızlığım dolayısı ile doktorlara onca döktüğüm paraya veya yediğim onca iğneye(7 yıl her hafta maliyeti epey yüksek bir ilaç enjekte edildi)yanmıyorum.Sigara yasağını bir insan hak'ları ihlali olarak gören düşünceye yandığım kadar.Peki bunca yıl dumansız,nikotinsiz yalnız ve yalnızca biraz oksijen için çırpınan bizim insan hak'kımız çiğnenirken neredeydi bu hak arayıcılar sormak isterim(heryerde baskın çıktılar otobüste,sinemada,tiyatroda sesimizi çıkartamadık,hakarete de uğradık)..Kusura bakmasınlar Amerikan Kızılderili'lerinin barış çubuğu amacıyla savaştan sonraki barış için kırk yılda bir içtiği bu mereti insan vücudunun hayat savaşımının ana noktası durumuna getiremeye hiç kimsenin hak'kı hukuk'u yok.Birçok hayatsal önemi olan hastalığın kaynağı bu meretin dumanını ne doğa'ya salmaya hak'kınız var ne diğer içmeyenb insanları pasif içici durumuna sokmaya ki düşünün anne-baba sigara içiyor peki odadaki çocuğun günahı nedir anne ve babayla birlikte sigara içmeye mahkum ediliyor..Aklım almıyor,evet sokaktaki-kedi-köpek.evsiz adam...Peki evdeki biçare sigara dumanına talim eden çocuk???..Denge olmak zorunda vicdan denilince...Sevgi ve selamlar.

zafer dedi ki...

Hönk aman bayaaa sert yazmışım yaff ben..Fanatik neyim değilim ama yani daniskası gibi olmuş bu yazı..EEe n'apayım sigara demeyin kardeş,sinirim tepeme çıkıyor.Az mı çektim ben ondan yaaa,"sinirim sigaraya" !..

zafer dedi ki...

Armuuduuun olgunu şööleee yamrı yımri oluuu(r)Hanımın olgunu de, ee birazıcane etili butulu oluuu(r) gari..(Denizli şivesi)..:))

karga'nın günü dedi ki...

Sevgili ekmekçikız, biliyorum tek başıma elimden fazla birşey gelmiyor. Ama diyorum ki çevremizdeki insanları bilinçlendirir ve onlarda birazcık olsun bu konularla ilgili bir farkındalık yaratabilirsek belki minik bir kartopu kocaman bir çığ olur.

karga'nın günü dedi ki...

Sevgili zafer bey, evet yazınız biraz fanatik yazısı gibi olmuş.sabah sabah okudum, tokat gibi çarptı yüzüme. neyse size cevabım bugünkü yazımdır.

zafer dedi ki...

Oh yazınızdan ikna olamadım maalesef..Fakat siz hümanist birisiniz,hak derken daha geniş düşünmenizi beklerdim..Zevk ve keyfin kölesi olmak hak'kı bir yere kadar maalesef..O eskidendi,dünya denilen yaşam alanı bunu kaldırabilecek kapasitedeydi ve arada biz sigara içmeyenler o yüzden adam yerine konmuyorduk.Ne zaman devran döndü dünya'nın ölüm çanları çalmaya başladı bir-iki geleceği görebilen aklı selim siyasetçi bu işe dur dediler..Onları can-ı gönülden kutluyorum.. :)
Ve sigarayı savunan öncelikle kiş kendini zehirleme hak'kına sahiptir tezini ileri sürmekten vazgeçsin ki ölümcül bir hastalığa sahip yaşamı kesin bitecek bir hasta bile acılarına son vermek için ÖTENAZİ HAK'kına sahip değilken bu mantıksız düşünce çokça abes duruyor savuntuda...!