Normal, sıradan pazarlardan biri gibi gözüküyordu ama sabah başladı terslik. Pazar kahvaltılarını oldum olası pek sevmişimdir çünkü bütün aile biraraya gelir, aheste hareket edilir ve genelde masada yok yoktur. Bizim mikro aile içinde pazar kahvaltıları özel ve güzeldir. Ama bu pazar sabahı farklıydı. Tam herşeyi hazırlamış, çayları koymuş ve kendime özene bezene yaptığım simit arasına domates, reçel, beyaz peynir, roka, maydanoz karışımını ağzıma atıp, uçuşa geçecekken, salondan yere düşen cam bir şeyin sesi geldi. Tabii süper mini sandviçimi tabağa fırlatarak salona koştum. Bambuları koyduğum büyük cam vazoyu deviren Kara'cım, şaşkın gözlerle bir yere bir bana bakmakta ve eminim aklından şu cümle geçmekteydi; "O...oo..Houston we have a problem". Vazonun suyu yere dökülmüş, halıya ve koltuğun arkasına doğru Kızılırmak misali yol almaktaydı, hemen sevgiliye seslendim, gereken araç gereci bana ulaştırması için. Tabii pazar seramonisine bensiz devam etmekte olan sevgili kişi, bundan pek memnun olmadı ama bozuntuya vermeden, istediklerimi ulaştırdı. Olay mahalli en kısa sürede temizlendi, hayat normale döndü.
Saatler ilerledi, bendeniz şööle enfes bir barbunya ve pilav attırdım, mutfakta. Hatta ve hatta birkaç gün önce deli gibi istediğim irmik helvasını da aradan çıkarıverdim. Eeee..., bu kadar şey yapmışken hadi oldu olacak bir de semiz otu salatası yapayım dedim. Bütün semizleri ayıkladım, oturdum çıt çıt dallarından koparma usulu ayıklamaya. Tam bu ayıklama işi bitmek üzereyken, sevgilinin yatak odasından kükremesi duyuldu. "Oğlum çekil ben yatıcam." Misket oğlan, yatağın üstünde iki yastık arası keyif yapmaktaydı ama bu sırada evin beyi salondaki uykusunu yatakta devam ettirme kararı aldığından dolayı, yerinden kalkması gerekiyordu. Ben hemen anaç bir şekilde olaya müdahele etmeye gittim, arayı yapmaya çalıştım ama sonuç evin beyinin istediği gibi oldu. Ben yenik bir şekilde mutfağa gittiğimde Kara'yı yeni temizlenmiş semizotu salatasının içinde dört ayak dikilmiş görünce, "eyvah!" nidası dudaklarımdan dökülüverdi . Tabii benim bu nidamı ve onu kaldırmak için uzanan ellerimi gören doğuştan ödlek Kara önce ileri doğru hamle yaptı, masadaki su bardağını devirerek kırdı, onu sesinden iyice korkup geriye doğru kaçınca, salata tabağının içinde patinaj yaptı, tabak havalandı ve olanca hızıyla yere çakıldı.
Resmen dondum kaldım, hayatım film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Neye yansam acaba diye aklımdan sayısız düşünce geçti.
a. semizlikleri ayıklarken geçen dakikalarıma mı
b. kediciğin korkmasına mı
c. bütün mutfağın semizotu ve cam kırıkları ile kaplı olmasına mı
d. deli gibi aç ve biran önce yemek yemek için sabırsızlanırken bir de temizlikle uğraşmak zorunda olmaya mı yansam acaba diye kısa bir an düşündüm.
Herşey biran da oldu, ben kısa bir şok yaşarken, sevgili içerde kedilere söylenirken benim kafamda bir tel tın! diye attı ve avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım sevgiliye. Ne kedi düşmanlığı kaldı, ne bencilliği, ne umursamazlığı vs. vs.
Ben cır cır bağırırken sevgilinin ise hala yatakla arasında organik bir bağ kurmaya çalışması beni iyice çıldırttı. Kafamdaki ikinci telde koptu. Neyse sonuca geleyim. Evin beyi bana mutfak temizliği konusunda yardımcı oldu, mutfak temizliği minik çaplı bir ev temizliğine döndü.
Aslında pazarımız bu kadar hareketli olmasaydı bile yeni hareketli olacaktı çünkü MFÖ konserine biletimiz vardı.
Ona gidişte ayrı hikaye....
Benim sevgili yani evin beyi pek zaman mefhumun olan biri değildir. Son dakkacıdır, rahattır, biraz dağınıktır. Ancaaak evin hanımı yani bendeniz bir o kadar dakik, takıntılı, huzursuz, sağlamcı ve planlı, düzenli biriyimdir. Karşıdaki bir konsere iki saat öncesinden yola çıkar yarım saat önce koltuğumda otururum(dum). Bizim konser dokuzdaydı ve biz saat sekizde hala evdeydik, evin beyi traş olmaktaydı. Ben çıldırmış bir halde, sürekli şunları söylüyordum:
"E tabii bütün gün koltukta anlanırsan olacağı bu, bir de sekizde çıkarız dedin. Nerdeee. Bir kere de zamanında hazırlan, zaman mefhumun yok, zaten sizin ailede hiç zaman mefhumu yok vs. vs. vs. v.s....."
Saçları sinirden dik dik olan ama benimle kavga ederek vakit kaybetmek istemeyen sevgili, hışımla hazırlanmaya devam etti ve sekizi on geçe yola çıkabildik. Dün bütün evren benim alehime çalışmaktaydı. Şansım(ız)a trafik çok açıktı. Dokuza on kala konser alanındaydık. Bir de MFÖ on dakika geç konsere başlayınca, sevgilinin imalı bakışları altında ezildim.
Konser için "mükemmel"den başka söyleyecek sözüm yok. MFÖ'yü böyle canlı canlı dinleme şansım olacak bir zamanla ile dünyaya geldiğim için yine kendimi çok şanslı hissettim, içimden annemle babamı tebrik ettim. Sevgili iki şarkıyı bana adadı. "Psikopat" ve "Mazeretim var asabiyim ben!". E haksız da değil hani adam. Bugün psikopata bağladım. Hayır PMS dönemi falan da değil. Sanrım tatil zamanım geldi.
Konserde barıştık, öpüştük koklaştık ama dönüş yolunda "uzun süredir yıkanmayan keten şortun kir içine işlemiştir" konulu yeni ve uzuuun soluklu bir tartışma başladı. Bir konsere gittik ve döndük ama siz bir de bana sorun.
2 yorum:
Senin Kara da benim Miso gibi yaramaz anlaşılan... sanırım bütün kara kediler böyle hmmm bir de yaramaz sevgililer tabii onları da atlamayalım :)
Eeee evlilik halleri n'eylersiniz...Bekarlık gibisi var mı?..Ohh krallığımda tek sultanî üzüm benim..Heh ...:))
Not:Alışırsınız,alışırsınız...Fakat kedi nüfusu ne öyle azizim.Adamcağız nereye basacak,havada mı uçsun;çivili yatak mı alsın(kediler çivili yatakta yatmaz bak ama..),yani n'apsın???..Semizotu'da hiç sevmem,bööüÜÜğğGG (araya bunu da sıkıştırayım.Ablam bu hafta bahçedeki bütün semizotlarını toplamış,bahçede bilmem kaç su yıkamış.Üstüne annem 4 defa yıkamış ve hala toprak-kum var diyordu.Aman Tanrım ben o semizotundan bir tabak mecburen yedim.Hayatta hazzetmediğim bir bitkidir..öööÖÖÖÖöğgGHHh..12/Ağustos/2009 tarihinde bir tabak semizotu yedim,bu tarihi olaya not düşeyim.Bir daha 20 yıl sonra anca yerim böÖÖĞĞĞĞGgh..)
Yorum Gönder