25 Kasım 2009 Çarşamba

jim ve brenda adams aşkına


Herşeyin şuçlusu Jim ve Brenda Adams. Tanıdık geldi mi bilmem. Benim ilkokulda İngilizce öğrendiğim kitabın kahramanlarıydı onlar. Bütün kitap Jim ve Brenda Adams çiftinin ve onların üç çocuğunun (çocuklardan en yakışıklı olan sadece Terry olduğu için onun adı kalmış aklımda. Diğer oğlanın ve kızın adını hatırlayamadım bir türlü ) başından geçen maceralardan oluşuyordu.

Jim: My name is Jim Adams. This is my wife Brenda. This is my son Terry.

Böyle başlardı ilk ünite. Çok net hatırlıyorum resimlerini falan ve onların maceraları bana İngilizce'yi sevdirdi.
Neyse işte bu aileye olan sevgim ve annemin "Bak öğretmen olursun, hem her yerde iş bulursun hem de evinle rahat rahat ilgilenirsin. Çok tatili var bu işin" gazını alarak ben ingilizce öğretmeni oldum. Fena iş mi değil ? Evet rahat iş buldum ama bir iki sene önce aldığım maaş yetmediği için üç yerde bile çalıştığım oldu. Verilen kuş kadar maaşla değil birikim yapmak iki yakayı bir araya getirmek bile zor.
Bu sene 12.yılım bu meslekte. Bir sürü sınıfta öğretmenlik yaptım. Bir ara anaokuluna bile soktular beni. Bilenler bilir, anaokulu öğretmenliği demek (bence) yarı palyaço, yarı anne, yarı el becerileri ustası olmak demek. Yani hem çok sabırlı, şefkatli olacaksınız hem de sesiniz, resminiz, el işi beceriniz falan olacak, bir de bunları çocukların ilgisini çekecek, gönüllerini fethedecek kadar iyi yapacaksınız. Eh bende de bunların hiçbiri (tamam sabrı eliyorum) olmadığı için benim anaokulunda öğretmenlik yapmam tam bir kabus oldu. Hatta bir gün konu gereği "Twinkle twinkle little star" şarkısını söylemeye başlamış ve tam da kendimden geçmiş Pavarotti edalarında çığırmaktayken Tuana isimli öğrenci elleriyle kulaklarını kapatıp "Ben bu sesi daha fazla dinlemek istemiyorum" diye sınıfı terk edince benim anaokulu maceramın daha fazla uzamamasına karar verildi.
Şimdilik etkim altında kalıp müzik ve yabancı dil sevgisinden uzak kalacak vatan millet evlatları yetiştirmiyorum ama karşımda sistem kurbanı olarak, ingilizce bilmeden ingilizce öğretmeni olmak için vatanımın güzide üniversitelerinden birinde öğrenci olmaya gelmiş vatan millet evlatlarını görünce, benim bu işte soğuma katsayım gittikçe artmakta ve bilumum şans oyunlarına yüklenerek erken emekliliğimi hak etmeye çalışmaktayım.
Aslında olsaydım bir veteriner, bir gazeteci ya da bir aşçı bak ne güzel hizmet veriyodum vatana. Aaaaah ah!!!!!! böyle emekliliğime kalan günleri sayıp durmazdım. Herşey Jim ve Brenda Adams'ın suçu....


P.S: Evet biraz geç bir öğretmenler günü yazısı oldu farkındayım. Bu da bilgisayarıma el koyan sevgilimin suçu. Ben her nekadar bu meslekten yorulsam da diğer bütün öğretmen arkadaşlarımın günlerini en içten dileklerimle kutlar, hayatta başarılar dilerim.

Hiç yorum yok: