15 Kasım 2009 Pazar

bu kedi köpürüyor




Sabahları nasıl uyandırılmak istersiniz? Bir öpücükle, bir sarılışla, bir dokunuşla...Seçin birini. Ben bunların hepsi yapılarak uyandırılmak isteyen biriyim. Çalar saatin uyuz sesi yerine sevdiğim birinin sesi, dokunuşu ya da sarılışı benim için güne başlamanın en güzel yoludur.
Bu sabahta heyecanlı bir rüyanın peşinde, rüyalar aleminde sekip dururken, hangi ara kalktığından haberim olmayan sevgilim insanın "Uyan, uyan, bu kedi köpürüyor!", nidası, çığlığı, ünlemi ile uyandım. Tek gözümü açtım "Hım, ne, nerdeyim, saat kaç, işe mi geç kaldım, kedi mi, ne kedisi, köpürüyo mu?" diye ayılmaya çalışıp, olaya mümkünse dahil olmamayı becerip, tekrar rüyamın peşine takılmayı planlıyorken, beynim çoktan sinyali almış, "Köpüren kedi var,uyan!" diye alarmlar çalmaya başlamıştı bile.
Zınk diye kalkıp, olaya el koydum. Akşamın bir vakti yatağa gelip ayak ucumuza kurulan Kara Kızımın ağzından salyası akmaktaydı. Kendisi ile aramda genelde mesafeli bir ilişki vardır ama uzun bir süredir sabahları bana karşı koyamamakta ve kendisini güzel güzel sevdirmekte, hatta kucağımda uzun uzun tutup, öpüp koklamama izin vermektedir(teydi desem daha iyi olacak). Önce nezle olduğunu düşündüm çünkü akşamın ayazında balkon duvarına çıkmak sureti ile yan balkonu dikizleme huyundan vazgeçmiyor hala (Rüzgar deli gibi esiyor ama benimkisi yele dönmüş yüzünü etrafı kolaçan etmekte. ) Bu yüzden dedim "bu kesin yel aldı". Geçer bir iki güne diyip, oralı olmadım. Ama bünye rahatsız tabii. Kahvaltıyı hazırlarken her beş dakikada bir gidip gidip hayvanın suratına bakmaya başladım. Sabahtan daha kötü bir şekilde, sümüklü çocukların burunlarının ucundan sallanan ve onlar kafalarını salladıklarında, sallanan kafanın ritmi ile uyumlu bir şekilde hareket eden saydam sümükler gibi benim Kara kızın ağzının kenarlarından da o şekilde salyalar akmakta ve orasına burasına bulaşmaktaydı. Durum vahimdi anlaşılan. Hemen veterinere bir telefon edilerek olaya el koydum. Veterinerimiz sevgili H. önce zehirlenmeden şüphelendi, "bir iki saat durumuna bak, ben kliniğe gelince, Kara'yı bana getir bir bakayım" dedi.
Kara'yı veterinere götürmek, öyle ha diyince yapılacak bir iş değildir. Bir kaç gün öncesinden sıkı plan program ve hazırlık yapmayı gerektirir. Taktik çalışması yapmak, yardım edecek kişileri bulmak vs. kısacası Kara'nın veterinere gidişi kanlıdır, acılıdır, insanı yıpratır. Ama bugün durum gerçekten ciddi gözükmekteydi ve acil bir Bond planının uygulamaya konulması gerekiyordu.
Benim kedilerim hiçte aptal değildir. Sabahtan beri gidip gidip suratına bakmamdan Kara, ortada yamuk bir durumun olduğundan şüphelendi ve üstüne benim erkenden ortaya çıkardığım o sevimsiz taşıma kutusunu görünce, kendisinde çanlar çalmaya başladı. Kenara,köşeye, bulduğu kuytu neresi varsa oralara kaçmaya başladı. Hatta en sevdiği yer olan cam içine çıkınca, yakalamak için hamlede bulundum ama o tiz sesi ve hayin arka ayakları sayesinde hemen olay mahallinden toz oldu. Ben kara kara ne yapacağımı düşünürken, sevgili Sndrfknella'cım kahveye geldi. Onunla biraz hoş beş ettikten sonra ortaklaşa bir Bond planı hazırladık. Bu plana göre ben Kara'yı tutunca Sndrfknella'yı çağırıcam o da hemen kutuyu getirecek, Kara'yı içine atıp veterinerin yolunu tutacağız. Sonuçta Kara'yı tuttum, kutuya attım ama ben bunları yapıncaya kadar o, üstüme bir güzel işedi. Ama üstüm başım çişli mişli aldırmadan veterinere koştuk.
Kara, kutunun içinde çığlık çığlığa. Veteriner H. geldi, binbir güçlükle ağzını muayene etti ve sorunun, oluşma nedeni bilinmeyen bir tür virütik bir hastalık olduğuna karar verdi. Kara'nın ağzının yanlarında bir tür alerjik bir üreme olduğunu, bunun boğazlarına indiğini ve yutkunmasını engellediği için salyalarını yutamadığını buldu. İki tane iğne çaktı benim kıza ve eve döndük.
Eve geldik ama Kara ile ilişkimiz mahvoldu sanırım. Bütün güvenini yıktım. Onu veterinerde sıkı sıkı tuttuğum, ağzının açılmasına izin verdiğim için bana fena halde posta koymakta ve ben bunları yazarken de hala birşey yememiş ve salondaki sehpanın altından bana kırgın,kızgın bakışlar atmakta. Aramız nasıl düzelecek bilmiyorum. İşin kötüsü yarın öbür gün onu sürekli takip etmem gerekiyor ve eğer durumda bir değişiklik yoksa aynı şeyi bir daha yapmamız gerekecek. Artık bir daha hiç bana bakmaz hatun.
Bu gibi durumlarda keşke konuşabilselerdi diye düşünüyorum. O zaman derdim "bak kızım, korkma ben yanındayım, ben dostum, düşman değil". Ama madem konuşamıyorlar bizde şimdilik bekliyoruz bakalım.

Hiç yorum yok: