Neyse herkes çocuğuna hareket arıyor ya tatilde ben de anneme arıyorum. Geçen hafta okuldan izinliydim. Mutfağa gitmediğim zamanlarda annem yemek, temizlik, ütü, çamaşır gibi bilumum aktivitelerinin dışında farklı birşeylerle uğraşsın diye dışarı çıkardım, beraber dolaştık. Dün de eve yakın sinemada "Kurtuluş Son Durak" filmini görmeye gittik.
Gazetelerde film görücüye çıkasıya yayınlanan yorumları, röportajları okumuş, uyduruk, her sahnesinde mesaj kaygısı güden bir film olduğunu düşünmüştüm. Bu nedenle "nasılsa televizyonda yayınlanır, o zaman izlerim" diyerek, biraz burun kıvırmıştım. Ne zaman Radikal'de Koray Çalışkan'nın film ile ilgili yazısını okudum, o zaman fikrim değişti. Annem de kendisine sunduğum seçeneklerden bu filmi seçince, gittik.
Hemen söyleyeyim; bu filmi izleyin, izlettirin. Evet kadına şiddete karşı bir film olduğu için izleyin, izlettirin. Hepimizin doğrudan ya da dolaylı sürekli şiddete maruz kaldığımız bu ülkede belki biraz sesimizi çıkarmak belki de olayların biraz daha farkına varabilmek adına bu film izlenmeli. Hiçte benim düşündüğüm gibi mesaj kaygılı aman şuraya da şunu sıkıştırayım bunu sokayım tarzında bir film olmamış ya da kadınların çektikleri acılar, sevimsiz bir duygu sömürüsüyle izleyenlerin burnuna sokulup, kimse irite edilmemiş. Aksine su gibi akıp giden, eğlenceli, farklı tarzları olan kadınların biraraya nasıl geldiklerini ve birbirlerine nasıl güzel yaslandıklarını anlatan yumuşacık bir film olmuş. "Kurtuluş Son Durak" bana Almodavar'ın filmlerini, oradaki kadın karakterleri hatırlattı. Belki biraz Belçim Bilgin, yıl sonu müsameresi ya da tiyatro son sınıf oyunun da oynuyormuş gibi oynamasaydı, daha doyurucu olabilirdi, kadronun aksayan ayağı o bence. Kendisini seviyorum ama bazı sahnelerde rol yaptığı o kadar belliydi ki, insanın canı sıkıldı. Oyuncuların hepsi zaten yıllardır tiyatrodan ve dizilerden tanıdığımız bildiğimiz oyuncular. Hiçbirine laf yok, gayet doğal ve rahat oynuyorlar.
Film boyunca sürekli "acaba gerçekten böyle bir dayanışma gerçekleşebilir mi?" diye düşünmeden edemedim. Biraz da kadınların o arkadaşlığını, sevgisini, birbirlerine olan sadakatini kıskandım. Artık günümüzde bırak erkeklerin kadınları gerçekten sevmesini, sadık olmasını; kadın kadını gerçekten sevmiyor, arkadaş olarak sadık kalmıyor, aramıyor sormuyor.
Dedim ya gidin bu filmi izleyin. Bol bol gülün ama bir yandan da düşünün ve karanlığa itildiğimiz şu günlerde bari sesimizi çıkararak gömülelim karanlığa.*
*Söz bana ait değil. Dün Yıldırım Türker köşesinde yazmış. Bunu da mutlaka okuyun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder