Bir varmış bir yokmuş uzak diyarların birinde şaşkaloz bir kız yaşarmış. Evet bu kız ciddi anlamda şaşkalozmuş çünkü hep acele edermiş. Bir yere mi gidilecek hemen hazırlanır koştura koştura gidermiş. Biri mi çağırdı hemen önce o atlarmış, bir yere mi gidilecek yine önce o fırlarmış. Hiçbirşeyin önünü arkasını, olurunu olmazını sonrasını düşünmezmiş. Fazlasıyla duyguları ile hareket edermiş. Bir de kim ne derse inanırmış. Herbirşeyini herkeslere anlatır, o herkeslerin verdiği fikirleri can kulağı ile dinler hiiiç kendi içine kulak vermeden, görünür şeyleri görmezden gelerek, o çok fikirlerini önemsediklerinin aslında pek de kafasına yatmayan fikirlerine kendini kaptırıp yine alelacele kararlar verirmiş. Bir süre bu verdiği alelacele kararların etkisi ile kendini çooook mutlu sanıp dururken birden birşey olur, ayakları suya erermiş ama iş işten geçmiş olurmuş. Bir iki kere köprüyü geçerken at değiştirdiği olmuş, aşağıya düşmemiş ama çekirge misali, sonrasında burun üstü fena çakılmış.
Bu kızcağız birde hiç anın tadını çıkarmazmış. Hep yapması gerekenler, gitmesi gereken yerler varmış. Sırtında hep ama hep bir "gerekenler" listesi ile dolaşırmış. "Yahu bırak şunu, as bir kenara" diyenlere de çok kızarmış, onları fena benzetip, kırarmış. Bundan dolayı ne çok şey kaçırmış ne çok şey.
Birgün otururken evinde bir ampul yanmış kafasının içinde. "Aaaaa" demiş "ben ne yapıyorum yahu. Hayatım kocaman bir boşluk. Hiç işe yarar birşey yok. Öleee yaşayıp gidiyorum. Ben ne yapıyorum, içim ne diyor, hiç dinlemiyorum. Kulaklarım ne kadar tıkalıymış, vitesi boşa almışım gidiyorum. Bütün prensler kurbağa olmuş, belki de kurbağa sandıklarım prensti ama gözümdeki at gözlüklerinden göremedim. Vah başıma gelenler!" diye dövünmüş durmuş ama nafile artık ne köprü eski köprüymüş ne de atlar eski at. Birinden inilip birine binmek zormuş, nerdeyse imkansız çünkü köprünün altından çok sular akmış çok.
Bizim şaşkaloz kızda kalakalmış şaşkalozluğu, sağırlığı ve kendini bilmezliği ile. Elinden hayatının sayfalarını boşuna çevirmekten başka bir şey gelmediğinin farkındalığı ile bakakalmış aynaki şaşkın, hüzünlü aksine.
* Ey okuyucu, şimdi sen bunların gerçekle bağlantısını bulmak için kafa patlatırsın. Ben sana gerçeği söyleyeyim. Bu masalda benzerlik kurabileceğiniz kişilerin gerçek kişilerle hiçbir bağlantısı yoktur. Bütün yer ve şahıslar hayal ürünüdür.
7 yorum:
Yok valla kafam zaten patlıyor,şaşkolozla uğraşamam.Ama dur yine de o şaşkoloza sataşayım biraz.Hani Symrna'dan bir gelmişti Apollona benzer bir çıfıt.Galiba aklı ona takıldı,sahip olduklarına değil de kaçanlar vak vak'landı(vah vah yani deli kız.Her neyse bence düsturu şu olmalı bu şaşkolozun.Başkalarının ne düşündüğü nasıl yaşadığı,geçmişte neler yapabileceğiyle değil gününü yaşamalı.Haa bir şey daha kaf dağına tırmansa,cindirella ile balolara da gitse hayat her daim monotondur, rengi kendisi vermedikçe..Bir de oturduğunu sanan insan bir gün görür ki o çok gezen çok bilen ve de çok eğlenenler kilometreyi fazlaca eskittiklerinden küt paf puf olurlar.Evlilik bu yüzden güzeldir,şaşkoloz.İstatistiklere bir bak desem,evli kişiler daha uzun yaşıyor ve mutsuz geçirdiklerini sandıkları hayatı diğerlerine göre daha mutlu yaşıyorlarmış.Şaşkoloz Halime haline şükredince,mutluluğun karmaşık bir hayat yaşamaktan değil basit bir hayatı özümsemekten geçtiğini farkedecektir,derviş misali..Başkalarının hayatlarına öykünmek yerine kendisi olabildiği için şaşkoloz bence mutlu,arada kafası karışıyor yalnız garibimin.."Kız testiyi al da su doldurmaya git çeşmeye,yürü gari ardına bakmadan,eyleşme kaybettiklerine ağlayarak.Gelecek senin"" ... :))
http://www.hakkinda-bilgi-nedir.com/mevlananin-yedi-ogunun-aciklamasi-nedir+mevlananin-yedi-ogunun-aciklamasi-hakkinda-bilgi
Mevlana'ya göre mutluluk....
http://www.huseyinust.com/Thread-HZ-MEVLANA-DA-MUTLULUK
Kedi Kardeşliği.... :)
http://kedikardesligi.com/saglik/susuz-kalan-kedinin-tedavisi.html#respond
İlahi Zafer bey, yorumunuz hem güldürdü hem de ağlattı beni. Bu dediklerinizi yapabilsem, bu kadar şaşkaloz olmazdım. Geçer ya bunlar bakalım ne zaman. Çok zarar vermese bari.
Vermez vermez..Size erkekler hakkında küçük bir sır..Çoğu erkek palavracıdır.Kaçırdığına yanar da kendisini "ben şöyleyim,böyleyimlerle" yüceltmeye uğraşır.Apollonunuz eminimki söylediklerinin çoğunu yükseklerden attı.Eh aşağıda tutmaya hazır biri varsa,inanılacaktır her atılan kıtır.Bu yüzden erkek palavralarına karnımız tok.Siz sizinkine sahip çıkın.Az kazansın,az gezdirsin ama adam gibi adam olsun(katkılarınızla).Gerisinin üç oturağını,prensliğini,krallığını,avcı palavrasını boşverin.Sizden daha çok içi yanmıştır eminim.Sahip olamadığı birşey var çünkü "bir aile"..Bu konuda ona 100 bastınız farkında değilsiniz.. Ah ah bir aile de ben kurabilsem.Ne han,ne hamam,ne de Britanya'ya kral olmayı isterim.Kendi krallığımı kurayım yeter(ailemi)..Ağlıcam şimdi,ne talihsiz adamım ben yaf.Bir sevgilim bile tam yok,nerede aile?? UvaaaaauuUUu(höngür höngür).. :P
Zafer bey, şimdi burada size detaylarını anlatamayacağım ama belki bir gün size bu hikayeyi uzuuun uzun anlatırım. Yazdıklarınızın hepsinde haklısınız ama benimki biraz daha farklı gibi. Çok teşekkürler :)))
Hayal ürünü de olsa bizden çok şey var içinde bence:)
Sevgilerimle...
Yorum Gönder