"Yüzyıllar önce Hindistan'da kralın baş danışmanlığını yapan ve karşılaştığı her olay karşısında ,"Bu iyi oldu, çok iyi oldu," demesiyle nam salan bir bilge yaşarmış.
Günlerden bir gün, ava çıkan kral ormanda dolu dizgin giderken atından düşmüş ve ayağından feci bir şekilde yaralanmış. Doktorlar kralın ayak parmaklarından birinin kesilmesi gerektiğini tartışırlarken, baş danışman her zamanki gibi, "İyi oldu," demekle yetinmiş.
Kral, bunu duyunca çileden çıkmış. "Nasıl böyle bir şey söylersin ki?..." diye bağırmış, "Seni görevinden alıyorum. Yıkıl karşımdan!" Öteki ısrarla, "Bu da iyi oldu," diyerek saraydan ayrılmış.
Aradan aylar geçmiş. Bir parmağı eksik ayağı tamamen iyileşen kral, yeni bir av partisi düzenlemiş. Bu sefer ava kendini iyice kaptırıp eşine nadir rastlanan türden bir kaplanın peşine takılmış ve grubundan ayrılmış. Yağmur çamur, dağ bayır demeden hayvanın izini sürerken, ülke sınırları dışına çıktığını ancak vahşi bir kabilenin tuzağına düştüğünde dehşetle fark etmiş.
Bu kabilenin tuhaf bir geleneği varmış. Yılın belli aylarında aldıkları esirleri, inandıkları tanrılara kurban ederlermiş. Yine öyle bir kurban dönemine denk geldiğinden, bizim kralı bir güzel yıkayıp muhtelif renklere boyadıktan sonra törenle sunağa yatırmışlar. Başına gelenlere inanamayan kral, yaprak gibi titrerken, kabilenin büyücüsü bir elinde çıngırak, diğer elinde palasıyla etrafında dans ediyormuş. Bir ara, kralın ayağına gözü takılınca çıngırağını yere atarak müziği durdurmuş. Kabile reisine dönerek, "Bu adam hasarlı," demiş, "Parmağı eksik bir kurbanı tanrıya sunamayız!"
Büyücü iplerini kesince, kral can havliyle koşmaya başlamış. Sarayına döndükten sonra, eski baş danışmanını yanına çağırmış. "Yine haklıydın," demiş mahçup bir sesle, "Parmağımın kesilmesi iyi bir şeymiş meğer. Yoksa canımdan olacaktım. Peki, seni azlettiğimde bunu iyi olduğunu neden söyledin?"
"Her kötü olayda mutlaka iyi bir şeyler vardır," diye cevap vermiş bilge, "Beni kovmasaydınız, tuzağa düştüğünüz gün büyük bir ihtimalle yanınızda olacaktım. Dolayısıyla da, kurban edilecektim."
"Doğru söyledin, sevgili dostum. Bundan böyle daima yanımda kalacak, bilgeliğinle bana yol göstereceksin," demiş kral. Ve bu da iyi olmuş..."
Eskiden Radikal gazetesinde Işık Menderes'in "Hologram" adlı bir köşesi vardı ve yukarıda yazdığım gibi ilginç öykülere yer verirdi. Ben de bunlardan bir tanesini saklamışım.
Işık Menderes hikayenin sonunda Kuran'daki Bakara suresinin 216. ayetine de yer vermiş: "Hoşlansanız da, hoşlanmasanız da, savaş üzerinize yazılmıştır. Siz bir şeyi çok sevip isteyebilirsiniz. O sizin kötülüğünüzedir. Bir şeyi hiç istemeyip hatta ondan tiksinirsiniz. O sizin hayrınızadır. Allah bilir, siz bilmezsiniz."
Keşke diyoum bir dizi karakteri olsaydım, en azından sonum bir şekilde belli olur, böyle bilinmezlik içinde kaybolmazdım ya da beğenmediğim sonu değiştirtebilirdim.