Geçen gün sosyal sorumluluk projesi kapsamında halkımla iç içe olabilmek, akıllı ve bilgili yeni nesiller yetiştirilmesine yardımcı olmak için gönüllü olarak çalıştığım okuldaki sınıfta otururken, telefonum acı acı çaldı. Baktım arayan Elizabeth nine. Ne zamandır konuşmuyorduk, heyecanla açtım telefonu.
"Ay büyükanneannecim, how are you ne var yu? ne zamandır konuşmuyorduk, iyi misin hoş musun?" dedim.
"İyiyim cicim ama seni çok miss you" dedi. "Ay sorma, ben de miss you" dedim. "Nasıl gidiyor hazırlıklar? Bu sene bekliyoruz, bak Charles dayın, Camilla yengen organik hindi siparişi verdi. Oxford bozkırlarında yetişiyormuş bu hindiler, çok leziz oluyormuş, sakın kaçırma. Biliyorsun Kate biraz bulantılı bir hamilelik geçiriyor, bu sene onlar yanımda olamayacak, Herry desen oniki olmadan o parti senin bu parti benim dolaşmaya gider, sen gel, beraber onikiye gireriz, sonra sen de Herry'nin partisine gidersin. Kate'in annesigil çok güzel Christmas pudding yaparmış, bu sene yılbaşı yemeğinde onun puddingini kaşıklayacağız. Camilla, kaynıgilleri pek seviyor, sen de gel, kaynaş onlarla, uzak kalıyorsun bizden" diye başladı aklınca planlar yapmaya. Her sene olduğu gibi bu sene de İngiltere'de büyükannem ve Charles dayımla yeni yıla girmek isterdim ama artık yaş kemale erdi, günü birlik İngiltere yoruyor. 31'i akşamı özel uçağıma atlayıp, teee İngilterelere git, çılgın bir yılbaşı partisinin ardından ertesi gün ayılınca eve geri dön, çok zor geliyor artık. Büyükanneme, bu sene beni affetmesini, Boğaz'a bakan yalımda vereceğim bir parti ile yeni yıla girmeyi planladığımı, yeni taşındığım sarayımdaki bu ilk yılbaşının benim için önemli olduğunu söyledim. Biraz sesi bozuldu ama olsun. Çok alıştı canım, her sene her sene İngiltere sıktı biraz. Aslında Carla'cım da çağırıyor ama Sarkozy'nin eski şaşası yok, şimdi teee Fransa'lara gidip, çapsız Sarkozy ile sıkıcı bir yılbaşı geçirmek istemedim. Neyse bu sene kafama göre bir yılbaşı geçirmek için, bütün hazırlıklar çoktaaaaan başladı. Parti için davetiyeleri, uşaklarım yalılara dağıtmaya devam ediyor. Sarayın temizlik ve yemek işlerinden sorumlu bayanlarının bir kısmı gelen hediyeleri açıp, tasnif etmek diğerleri ise gelen hediyelere karşılık hediye göndermek için sarayın bir odasına kapanmış haldeler. O kadar çok hediye akıyor ki saraya, sağolsun sevenlerim boş durmamış, elemanlarımın bir kısmını bu işle görevlendirdim. Aralık başında İtalya'daki Versace moda evinin sahibesi Donatella arayıp, "Bu seneki yılbaşı gece elbisen benden, valla kırılırım" dedi ama ben çoktan Tom Ford'a istediğim sırtı açık siyah dantel gece elbisesini diktirtmeye başlamıştım. "Valla Donatella, mi kia mo, mono peti! Belki gelecek sene" dedim, politik bir şekilde işi halletmek, bana gönül koymasını engellemek için "Gel, 50 metrelik çam ağacımı süsle, anlaşalım" dedim. Bayıla bayıla geldi ay başında, ağacı süsledi, ben de ona Dolmabahçe'de bir kahvaltı ettirttim, ülkesine gönderdim. Artık nasıl haber yayılıyorsa, sarayımda vereceğim partinin haberi İngiltere'den Amerika'ya dört bir kıtaya yayılmış. Geçen sabah jakuzide kahvaltı ederken, zırt telefon, baktım arayan Amerika'dan Martha Stewart. "Ooooo, honey bunny! What's up? How is it going, darling?" dedim. "Vallahi, I'm crazy şeri!" dedi. "Noyırdır?" dedim. "Çok önemli bir davet veriyorsun ve ben organizasyonunu, masa süslemelerini falan yapamıyorum ha! No comment vallahi! Yüce Jesus Christ adına çok sorry ben!" dedi. Gerçekten utandım çünkü geçen sene "ha, gülüm bu sene değil seneye yaparsın parti organizasyonunu" diyerek başımdan attığımı unutmuştum. Artık bu sene ona birşey yaptırmak lazımdı, partinin masa düzenlemesini ona verdim, ben bu satırları yazarken balo salonunda gerekli düzenlemeleri yapıyorlar. Gönlü olsun garibin. Dün de Jamie Oliver aradı. O da yemek servisini ve Christmas hindisini hazırlamak istiyor ama üzgünüm o ne zaman hijyenik yemek yapmaya başlar o zaman ona sipariş veririm. İki sene önce pilavdan çıkan saç aklıma geldikçe hala midem bulanıyor. Bu sene partinin yemek işlerini İspanya'dan Ferran Adria ve ekibine verdim. Daha önce İtalyanları denemiş memnun kalmıştım ama bu sene değişiklik yapıp İspanyollarda karar kıldım. Ama tatlılar tabii ki Pierre Herme'den. Ay yazarken yoruldum valla. Daha yapılacak ne kadar çok iş var. Şunun şurasında bugünü saymazsak üç gün kaldı yeni yıla. Yılın en sevdiğim zamanları bugünler ama çok yoruluyor insan. Neyse artık bilgisayar başından kalkayım da bakayım Martha neler yapıyor.
3 yorum:
: )) Keyifle okudum: )
Kargacım iki aspirin alsan ateşin düşer be canım, bir de şöyle sıkı bir ter at. Çözüm olmazsa ben gelip silkeleyim seni:)
Sen en iyisi bu yılbaşı bize gel, evde o züppelerle uğraşmak zor olacak gibi görünüyor :)
tam da istediğiniz gibi bir yıl olsun.
Yorum Gönder