Eeee devir, değişim hareket devri. Az önce alınan bir kararla, blogumuzda yazı dizileri yayınlamaya karar vermiş bulunuyoruz. İlk yazı dizimizin konusu: modern anneler,babalar ve onların uzay çağı çocukları. Evet koltuklarınıza rahatça oturun, patlamış mısırlarınızı ya da çiğdemlerinizi elinize alın. Başlıyoruz:
Bu yazı dizisinde okuyacağınız anne,babalar ve çocukları kesinlikle hayal ürünü değildir. Hemen hemen hepsi yakiiiinen gözlemlenen, bu yazı dizisi için ve tabii çok sevdiğimiz için kucakta gezdirilen, mıncıklanan, ısırılan, eğlensinler diye türlü şebeklikler yapılan (anne babalara yapmadık bu uygulamaları tahmin edersiniz) bilumum yakın çevre ya da tesadüfen rastlanılan deneklerdir. Yazı dizimiz süresince ara ara haddimizi aşıp, tecrübesizliğin verdiği cahillikten çok büyük konuşup, ukalalık yaparsak şimdiden affola. Bu yazı dizisinde yer alan deneklerin daha ileriki yıllarda bu diziyi kanıt olarak gösterip, "hohohhohhoho, nasılmış, o zaman ötüyodun, gak gak diye, bilmiş bilmiş, bir de utanmadan bizi yazı dizisi yaptın, al aynılarını sen yapıyosun. Bu da sana kapak olsun!" deme hakkı saklıdır. Bize gözlem yapabilme olanağı sağladıkları için şimdiden hepsine sevgiler ve teşekkürler...
Yaş dolu dolu 35'e gelip, yolun yarısı kat edilince ve etraftaki tanıdık/tanımadık, samimi/uzaktan, yakın/mesafeli bilumum arkadaşın çoluk çocuğa karışmasının en iyi yanı çeşitli ebatlarda yeni yetmelerin etrafınızı sarması ve sizin de bol bol gözlem yapma şansınızın olmasıdır. Etrafınızı çevreleyen farklı cinsiyetlerde ve bilumum yaş aralığındaki bu deneklerle, hem anne baba olmanın ne demek olduğunu görür, anne baba olarak yapılsa iyi olurları ve yapılmasa iyi olurları ayırt edebilir, hem farklı yaş gruplarındaki çocukların reaksiyonlarını öğrenir hem de yıllar içinde gözlemlenen anne babanın davranışına göre elde edilen sonuçları görüp değerlendirebilirsiniz. En nihayetinde de takkeyi önünüze koyup, iki seçenekten (a. evli, çocuklu ve mutlu(suz) b.her gece barda gönlüm hovardaaaa/ en güzel çocuuuuuk benim olmayan çocuuuuk) birini seçersiniz. Ben daha gözlem safhasındayım, henüz takke düşüp kel görünmedi.
Dün sabah anneyle birlikte havanın güneşli ama buz gibi olmasına aldırmadan attık kendimizi sahile. Suratımıza rüzgarı yiye yiye yürüdük. Yürüyüş güzeldi güzel olmasına da anneyi sürekli sağ koldan gelen bisikletlilerin önüne kaymasını önlemek için çekiştirip durmak, benim için bu yürüyüşü biraz işkenceye dönüştürdü. Zira annem sağ çekişli ve sürekli kendini sağdan gelen bisikletlilerin önüne atıyor. Neyse yine böyle çekişip dururken önce bir bey ardından ona yetişmeye çalışan minik bisikletli ama bisikletle orantısız denecek kadar kocaman bir kaskı kafasında taşıyan minnoş bir kız ve ardından o minnoş kızın artık pek minnoş olmasa da içindeki minnoş ruhu öldüremeyip kulaklarına -herhalde kızına özenip takmış- kocaman beyaz Miki Mouse formlu kulaklıklar takmış annesi geçti. Ben "ne yaw bu kulaklıklar böyle" diye kendi kendime güler ve annemi kontrol altında tutmaya çalışırken biraz önce yanımızda resmi geçit yapan aile bireylerinin bir iki dakika önce cereyan etmiş olan düşme vakası yüzünden mola verdiklerini gördük. Olay bir yandan kafasının iki katı kadar kocaman kaskı kontrol etmeye çalışan bir yandan da var gücüyle babasına yetişmeye çalışan minnoş kızın bu kadar strese dayanamayıp düşmesi hadisesi. Baba haliyle arkada gözü olmadığı için olayın farkında değil, ilk müdahele doğal olarak anne tarafından yapılıyor. Minnoş kızda ne kan, ne morluk ne şişlik. Eh ne de olsa kafada tank gibi kask var. Şimdi ben olsam ve benim çocuğum düşse, düşmenin biçimine ve şiddetine göre yapacağım durum değerlendirmesi, önce kan var mı kontrolu, sonra kırık çıkık kontrolü ve en nihayetinde de diş kontrolü olur (baytar hesabı. ama bunu nedeni var. unutturmayın yazı dizisinde bir ara anlatayım). Bütün kontrollerden geçtiyse eğer yavrum; "hadi hadi yok birşey. atla bisiklete, durmak yok, yola devam "derim. Ama yeni nesil "ana baba okulu"derslerine gitmiş, anne babalar böyle değil. Bu denek ailemizde de, düşen ve düşmenin etkisiyle azıcık naz yapan kızın annesi, kızın önünde diz çöküp, "Amaaa tatlıııım, olabiliiiiir. Sen benim kaç kere düştüğümü biliyor musun?" diye başlayan uzuuun bir konuşmaya başladı. Olayı biraz geç farkeden baba da bisikletini bırakıp, ilgili baba yürüyüşü ile olay mahalline intikal ederken "evet, yavrum, kaç kere düştüm ben de biliyor musun?" diyerek duruma dahil olmaya çalışıyordu. İşte şimdiki modern ane babalar böööllle anlayışlı şefkatliler. Eskiden biz bisiklete binmeyi öğrenirken hiç kafamıza kask felan düşünen yoktu. Düşe kalka öğrendik bisiklete binmeyi. Düştüğümüzde de sanki dünya yıkılmışcasına yanımıza koşturan ve anlayışlı "senin annen bir melekti yawrum" ses tonu ile "ben kaç kere düştüm biliyoooor musun!" diyen birileri de yoktu. En fazla "hadi hadi kalk, birşey yok. Ne ağlıyosun, geçeeer!" denmiştir. İşte şimdikilerle bizim aramızdaki en büyük fark büyütülürken onlara potansiyel CEO bize ise üvey evlat muamelesinin reva görülmesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder