25 Şubat 2012 Cumartesi

geçmiş olsun

24 Şubat 2012 Cuma

Saat: 07:00 Saat çalar
(İç ses): Bugün günlerden ne? Pazar? Salı? Çarşamba? Ha tamam yaw Cuma!! Off bugün o gün! Offf hiç yapasım yok!!! Neyse hadi karga kalk! Nereden geldi şimdi 'bu da geçer!" şarkısı aklına?


Saat: 08:00
(İç ses): Ooohhh bir bardak daha çay içeyim. Aman saat de sekiz olmuş. Yok yaw yetişirim, sunum on buçukta zaten, dokuza çeyrek kala okulda olsam, bir fön çektirsem, ofise uğrasam biraz daha baksam söyleyeceklerime sonra da on gibi bölüme çıkarım, projeksiyon aletini al falan anca olur. Tamam ya olur olur! 
(Dış ses) Anne bir bardak daha çay koysana!
Saat: 08:30
(İç ses): Yaw bu elbisenin yandaki fermuarı kapanmıyor. Dur yahu biraz daha hızlı kapatayım. Hah oldu! Şimdi de arkadakini kapatayım. Hay Allah yaw! Kollarım yetişmiyor, ha gayret olacak. Aaaaa yan fermuar yırtıldı. Ay inanmıyorum, gitti fermuar. 
Anneeee! Bi gelsene! Fermuar yırtıldı.
Anne: Ah ah!! Biliyodum bize bozuk fermuarlı elbiseyi sattılar. Ne ileri gidiyodu ne de geri gidiyodu. Gidip iki çift laf söyleyeceğim o kadınlara. Niye beni çağırmadın?
Dış ses: Yaw, arkadaki fermuarı kapatayım derken bir anda attı işte.
Anne: Ee bel kısmı dar geliyor tabii.
(İç ses): Yuh anne yaw!! Ne diye bel kısmı dar gelsin. Ne demek şimdi bu?
(Dış ses): Ne yapıcaz?
Anne: Üstünde dikicem. Dur dikiş kutusunu getireyim.
(Dış ses): Hadi çabuk ama geç kalıcam.
Anne: Canım bugün idare etsin. Hemen dikerim. Sen ipi de at ağzına.
(Dış ses): Ne diye alıyorum ipi ağzıma yaw? Üstümde dikiyorsun diye mi?
(İç ses): Alla alla ne işi var bu bir parça ipliğin ağzımda. yutucam şimdi o olacak! 


Saat 09:15
(iç ses): Yaw geç kalıcam. Offf daha fön çektiricem. Yaw kardeşim bir sıkıştırmayın yahu, ne biçim araba kullanıyosunuz ya. Valla dövücem şimdi ha!! Ama acelem var, başka zaman. 


Saat 09:30
(İç ses) Bu adam saçlarımı ıslatmadı. Bööle fön çekilir mi? Off dayanmayacak şimdi. Aaaaa amma beyazım olmuş. Dur yahu şunlara bir yakından bakayım. 
Kuaför: Hanfendi, bir kıpraşmayın.

Saat 10:00
(iç ses): Aman şu anşante ayakkabılarımı da giyeyim. Yaw karga olalı böyle zulüm görmedim. Böle elbiseler onüç punto topuklular. İnşallah ayağımı burkmam. Aaaa bölümde kimse yok! Allahım yaw bugün benim tez sunumum var. Nerde bu millet nerde bu devlet? Elimde bilgisayar çantası, el çantası, projeksiyon aleti, çikolata çantası. Te allahım sanki kız istemeye gidiyoruz. Ayaklarım patladı bu ayakkabıların içinde. Yaw onbeş dakikadır ellerimdeki yüklerle on üç puntonun üstünde dikiliyorum. Bayılazaaam. 


Saat 10:25
Sınıf arkadaşım: OOoo Karga'cım, bu ne şıklık?
(Dış ses): Valla iyi bak. İlk ve son görüşün. Zira şu iş bitince bu ayakkabıları atıcam.
Sınıf arkadaşım: Şu tezini versen bir bakayım?
(Dış ses): Al, bak fazla var burda.
(iç ses): Tam sırası şimdi. Zaten dinleyecen iki dakka sonra. Dur şurda kafamı toplamaya çalışıyorum. 
Sınıf arkadaşım: Eeee şimdi buraya bir kaynak yazmışsın. Ama metinde yok bu kaynak.
(Dış ses): Okuyup bilgi aldığın ama alıntı yapmadığın kaynakları da koyabiliyorsun kaynakça bölümüne.
Sınıf arkadaşım: Aaaa öyle mi ben öyle bilmiyorum. Peki burdaki kaynak metinde nerde?
(İç ses): Aaaa geliyorlar bana toplu halde! Buna da iyilik yap, gözünü çıkarıyor. Yaw sen kendi tezinde canın ne istiyorsa öyle yap. Bu benim tezim. 
(Dış ses): Valla ben tez yazım klavuzunda böyle gördüm. Danışmanım da birşey demedi bu konuda.
(İç ses): Yaw kızım, sırası mı şimdi. Ben burada üç buçuk atıyorum. Bir de sen jüri kesildin başıma. Allah allah yaptım işte bitti gitti. Bidı bıdı sorma bana soru. 


Saat 11:45
Jüri üyesi tarihçi: Bu tezin ilk yirmi sekiz sayfasını başka biri yazmış diğer geri kalan seksen sayfayı da başkası. Nasıl oluyor böyle birşey? Tezin geri kalanı çok iyiyken bu yirmi sekiz sayfa rezalet. Bu bölümü yırt at, yak. Tarihin derinliklerinde kaybolsun.
Tez danışmanı: N. 'cim, o kadar da değil. Çıkarsın bir yerde dursun.
Jüri üyesi tarihçi: Hayır efendim. Hiçbir yerde kullanmasın, yok etsin. Rezalet, skandeeelll!!!  
(Tarihçi, kaynanalar dizisinin Tijeni gibi tiz çığlıklar atıp, gözlerini devirmektedir. Bu sırada bu tiz çığlıklar karşısında, tam o esnada Karga'nın zihninde...)
(İç ses): Yaaaa bak, biliyodun bu kısmın iyi olmadığını. Çıkar dediler dinlemedin. Yaw bu kadın çok mu kilo almış ne? Amaaaan düzeltme verecekler ya da uzatma. Offf kafamda bitti bu iş benim. Bir daha nasıl oturucam başına. Aaaa bugün yine morlarını giymiş. Mor bir sürü bilezik de takmış. Amma sert çıktı. Hiç beklemiyordum. Fena nakavt oldum. Nasıl duruyorum acaba? Kambur durma! Bir daha kırmızı oje sürmeyeceğim. Ellerimi oynatırken çok dikkatimi çekiyor, hep ellerimi takip ediyorum kafam dağılıyor. Ayy ne diyor? Yakıyım mı? Tamam çıkarıcam bu bölümü de niye sen bu kadar sert çıktın. Acaba ev sahibi ile kavga etti de bende mi çıkarıyor hıncını? öğle yemeğinde ne yesem acaba? Çok karnım acıktı. Çikolatayı boşuna mı aldık acep? Valla bütün paketi yiyeceğim. 
(Dış ses): Tabii hocam, ben biliyordum zaten, bu bölümün aksadığını. Değiştireyim hatta atayım.
(İç ses): Yaw keşke böle istediğimizde moleküllere ayrılsak. Mesele ben şimdi moleküllerime ayrılsam ve burada olmasam ya da yerin dibine gitsem ve çıkmasam, biraz orda takılsam. Offf yerden yere vurdu.
Jüri üyesi tarihçi: Bu yirmisekiz sayfayı at, tezin diğer kalanından çok memnum. Çok şey öğrendim, metodolojisi çok iyi oturmuş, romanlar çok iyi seçilmiş. Ama bu yirmi sekiz sayfa ah bu yirmisekiz sayfa....

Saat 12:15
Tez danışmanı: Karga'cım, biz seni oy birliği ile geçirdik. Ama bu birinci bölümü çıkar. Bu bölümdeki bazı noktaları girişe yedir. Hadi hayırlı olsun.


Yaaa işte böyle bugün biraz tedirgin, sancılı ve dayak yemişten beter geçti. Hiç beklemediğim bir jüri üyesi inanılmaz sert bir çıkış yaptı. Evet söylediği herşey de haklıydı ama söyleme biçimi olmadı. Bolca üzüldüm azıcık kırıldım. Bütün o konuşmaları yaparken, kendimi karikatürlerdeki gibi karşısında bağıranın yarattığı rüzgarda saçları geriye giden tipler gibi hissettim. Sanırım küçük çaplı bir şok geçirdim. Her zamanki gibi böyle durumlarla karşılaştığımda aklım başka yerlere kaçtı. Neyse sonuçta onbeş gün içinde düzeltmeleri yapıp vereceğim. Geçmiş olsun bana. Doktora mı? Şaka yapıyorsunuz galiba?

Hiç yorum yok: