Kadıköy'e giderken bugün dolmuşta, arkamda bir çift. Enteresan bir çift ama. Oğlanın bir kuaförde çırak olduğunu düşündüm çünkü saçları klasik kuaför çıraklarının saçı gibiydi. Yanlar kısa, üstler bir zamanlar Ümit Davala'nın kestirdiği Mohikan tarzının jöleyli hali. Birbirlerine sarılıp fotoğraf çektiriyorlar, romantizm had safhada. Cicim ayları herhalde. Nedense bunlar nasıl kavga ederler / ediyorlar diye düşündüm. Camdan dışarı bakıp onları daha fazla dinlememeye hatta duymamaya çalıştım zira oğlan kişi o bed sesi ile "lingo lingo şişeler benim halim bilmem ne" şarkısını habire söyleyip duruyordu. O ana geri dönelim:
Oğlan: Canım şöyle dur çekiyorum şimdi
Kız: Bak şöyle durayım. Tamam mı?
Oğlan: Lingo lingo şişeler benim halim..... Cık olmadı bu siliyorum.
Kız: Bakıyım!
Oğlan: Lingo lingo şişeler. Yaw nerde bu "oyuncak müzesi"? Sizin hocada amma enteresan ödevler veriyor kızım ya! Biz Gebzeliyiz nerden bulucaz bu müzeyi?
(Sonra yanındaki teyzeye döner) Nerdedir bu müze siz biliyor musunuz?
Teyze: Yaaaa. Erenköy'de. Biz geçen önünden geçtik ama bilemicem.
Şimdi benim bu olaya müdahele etmemem lazım di mi. Bana ne? Arasın bulsun lingo lingo şişe. Zaten bu şarkıyı dilime taktığı için gıcık oldum oğlana. Ama yoook, içimdeki muhtar kabardı. Döndüm arkaya. "Birazdan ışıklara gelicez. Orada inin. Karşıya geçin. Doğru sokağın aşağısına kadar yürüyün. Sorun orda birilerine size gösterirler" dedim. Olaya dahil oldum rahatladım.
Dönüşte arkaya gençten bir kızcağız bindi. Yanındakine "Ayşe Kadın neresi ?" diye sordu. Kız bilemedi. "Ay" dedi öbürü "Şimdi ben nasıl bilicem orayı?". Diğeri şoföre sormasını söyledi, kız şoföre "N'olur beni Ayşe Kadın'da indirin" dedi. Adam "tamam" dedi anlaştılar, kız yerine oturdu. Olay bitti di mi? Hayır. Ben yine karıştım.
Ben: Ayşe Kadın'da nereye gideceksiniz? (çünkü ben Ayşe Kadın muhtarıyım)
Kız: Ayşe Kadın'a. ( Kız böyle söyleyince sanırım gözlerimi devirdim. Orasını biliyoruz manasında.) Yani bir halıcı vardı öyle hatırlıyorum oraya.
Ben: Hisar Halı mı Cihan halı mı? ( Bak bak bak maşaallah tekmili birden minibüs caddesinin bütün halıcılarını biliyor. Muhtar ya kendisi)
Kız: Ayyy bilmem ki? Cihan mı hisar mı?
Ben: Hisar kocaman dört katlı olan.
Kız: Yaaaa yanından yol geçiyor, böööle aşağıya doğru yürüyorsun.
Ben: Tamam Hisar halı. Ben size söylerim, inersiniz orda.
Yaw sana ne? halletsin, baksın başının çaresine. Yok. Utanmasam ben de kızla inip götürücem onu gideceği yere. Muhtarım ya ben, illa karışıcam, yol yordam göstericem yoksa içimdeki muhtar rahat edemiyor.
2 yorum:
Yok siz klasik büfecisiniz, muhtar değil.. Valla ben hiç muhtarlığı bulup da adres sorduğumu hatırlamıyorum çünküm mahalle muhtarlığını zaten her babayiğit bulamaz; en köşe, en kuşkonmaz kervan geçmez yerlere konuşlanırlar haspalar. Fakat o da ne her köşe başında bir büfe vardır. kimi gazete satar yanında ayranı, buz gibi şişe suyu ve de sıcak havaların olmazsa olmazı kağıt mendili..Ah bilmem nere vergi dairesi nereydi, vergi yatıracaktım da diye ayranı içip, mendili alıp soğuk suyu yedeklediğinizde ekstra işte bilmediğim adresi şıppadanak diye tarif ediveresiye yok ayran,mendil, soğuk su veresiye değil yanlış anladınız. Bizim bilinmeyen adresi büfeci tarif edince demek istediydim. Oh vergiyi ödedik yol-su-elektrik olarak dönecekken....Ya sorması ayıp şu başvekil neden kendine uçak aldıydı, BİZ BİNEMEDİKTEN SONRAaaaaAAAAAAa.. Lingo lingo paralar, çamura mı düştün a densiz, yar yar yar yar yar yar aman...............................giydiğin BEYAZ(bir de yanİ ak-pak yuh yani vekilciğim)
Sonuç: Kemal Kılıçdaroğlu BAŞBAKAN ak-pak başvekilciğim,ÇATLA da PATLA..Lafı iyi bağladım yaa, oh yüreğimin yağı eridi vallahi.. :))
Yorum Gönder