Hayatımızı bölümlere, kutlu gün ve haftalara göre böldüler. Aylara göre bakarsak duruma şu tablo çıkıyor:
Ocak: nispeten sakin dönem, yılbaşı tantanasından çıkıldığı için, bozulan ekonomik durumun düzelmesi için verilen ara.
Şubat: 14 Şubat. Ocak'ın son iki haftasından itibaren reklamlarla kafamızın ütülenme nedeni. İnsanda, bir sevgilisi yoksa sadece o günü "sap/ tek başına /boynu bükük" geçirmemek için bir sevgili yapma isteği uyandıran, sonradan uydurulmuş, dandirikos gün.
Mart, Nisan: Yaz geliyor, plaj mevsimi yaklaşıyor, spor sdalonlarına hücum zamanı. Sen bütün kış homini girtlek ye iç, sonra Mart - Nisan dönemi kafana dank etsin, spor salonlarından ve pilates, yogay, kickbox gibi bir sürü egzersiz yöneminiden medet um. Deli danalar gibi spor salonunda koş ya da koşma duygusu /gerekliliği uyandırılsın sende. "Yav ben birşey yapmıyorum, hakkaten yaz yaklaşıyor, plajın en şişmanı ben mi olucam acıba?" diye arpacı kumrusu gibi düşündürüldüğün dönem.
Mayıs: Anneler günü hezeyanı. Sen yılın 364 günü arama sorma ananı, birşey ister misin deme, öylesine sırf içinden geldiği için bile bir çiçek alma, sonra bilumum beyaz eşyacı, yatak örtücü, kuyumcunun gazını alarak git bir ton para döküp hediye al. Alma ihtiyacı hissetttirilsin sana yine bir önceki ayın son iki haftası her akşam reklamlarda, sokakta bilboardlarda tan tan beynine girsinler.
Haziran: Plaj mevsimi açılır. Dondurma reklamlarında patlama olur. Bilmem nenin bilmem neli dondurmasını yersen seksi, bilmemnenin bilmem neli dondurmasını yersen aşkı hissedersin. Böyle her akşam her zamaki gibi tan tan kafana vururlar. Plajda dondurma yiyerek eğlenen, kendine son derece güvenen hoş genç erkekler ve kızlar, bu eğlence ve kendine güven dondurmadan kaynaklanıyor pozlarında öleee frizbi falan atmalar, bacak arasından tutmalar. Merak ediyorum bunu izleyip, etkilelen gençler var mıdır? Satışlar artıyor mudur?
Ha bu ay bir de babalar günü vardır. yine beyaz eşyacılar, kravatçılar, takım elbiseciler coşar, bize "bunları alın en yakışıklı baba sizinki olsun" derler. Yahu bu anneler babalar günün de babası olmayanları hiiiiç düşünen yok mu?
Temmuz / Ağustos: Yaz geyikleri had safhadadır. Yaz rehavetinin olduğu ama illa tatile bir yere gidilmesi ve mutlaka ama mutlaka bir yaz aşkının yaşanması gereken dönem. Yazın en gözde mekanlarında bulunmanın zorunlu olduğu, yeni mekana gidilmemişse "aaaaa çok banalsin, neyse biz çok eğlendik" diye havaların atıldığı dönem.
Eylül: Okulların açıldığı ve yaz bitti melankolisinin yaşandığı dönem. Bütün gazete ve dergilerin kırtasiye, kitap reklamı verdiği ve bunun gazını almış çocukların kırtasiyelerde anne ve babalarını delilik sınırlarına yaklaştırdığı zaman.
Bu sene bu okula dönüş geyiğine bir de bayram havası eklenecek. Ağlak bayram reklamları, anne babayı ziyerete gitmeyen çocuklarda yaratılan psikolojik suçluluk duygusunu uyandırma zamanı.
Ekim / Kasım: Bu sene Kasım 'da bayram geyiği dönecek. Ekim'de normal rehavat dönemi. Demek ki yılın sadece dört ayında bizi rahat bırakıyorlar.
Aralık: Ooooooo hava ütülemenin tepe yaptığı dönem. Yılbaşı stresi. Teeee aybaşından itibaren, yılbaşında ne giyilir, ne yenir ne içilir, nerede eğlenilir plan programının yapıldığı, eğer bir program yapmadıysan "eziksin" dönemi. Yılın en ama en sıkıntılı dönemi.
İşte böyle, hayatımızı kutlu ve mutlu gün ve haftalara göre bölmüşler. bizi bilerek alışveriş yapmaya, para harcamaya, sadece ve sadece bir gün birilerini hatırlayıp, -mış gibi davranmaya zorladıkları dönemleri takip ede ede hayatımızı geçirip duruyoruz. Bütün bu dönemlerin koşturmacasına takılıp, aynadaki kırışıklarımıza ya da hayatımızdaki daha anlamları şeylerin farkındalığına varamıyoruz ne yazık ki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder