biraz önce Mubi'deki "Dünyanın En kötü Insanı" filmini izledim. film bitti ama benim gözyaşım bitmedi. canım karikatürist öyle gözleri dolu dolu "benim bildiğim dünya kayboldu.... sadece geçmişim var....bir geleceğim yok" diyince benim zaten ne zamandır bahane arayan gözyaşları daha fazla nazlanamadı, indi. bir yandan filmi bitirmeye çalışırken bir yandan da bugün beş çayına gittiğim bay T. ile yaptığımız konuşma aklıma geldi.
"Adalı bir mutfak istiyorum" dedi bay T.
"ben de" dedim. sonra ekledi bay T., "böyle ortada davlumbazı olacak, lavabo, ocak, kesme alanı hepsi o adanın üstünde olacak, ben etrafında döneceğim yemek pişirirken".
beyaz mutfak dolaplarının olduğu, bol ışık alan mis gibi bir mutfak canlandı gözümde nedense. ama sonra sesli düşündüm; "hangi ara olacaksa böyle bir mutfak?".
her şey bitmiş gibi geldi bunu söylediğimde; hayat hep böyle, onun karanlık mutfağında bir taburenin üstünde tünemiş halde menemen ya da gözleme her neyi pişiriyorsa, onun pişmesini bekleyerek geçecekmiş gibi geldi bana çünkü benim de bildiğim dünya artık yok ve bu cesur yeni dünyaya uyum sağlamaya çalışırken, kuyruğu dik tutmaya çalışmak bazen zor oluyor.
neyse gideyim de burnumu sileyim....çok ağladık yukardaki güldürsün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder