Saat tam 21:41...mutfak masasında oturmuş narlı, elmalı, chia tohumlu yoğurdumu tatlı niyetine yemiş (halbuki canım nasıl revani istiyor bir bilseniz yoğurt da neymiş) karşımda duran mutfak dolaplarını seyrederek beynimi durdurmaya çalışıyorum zira çok çalışıyor. aynı anda bir sürü şeyi düşünüyorum. bazen evi temizlerken yaptığım gibi bir yeri temizlerken aklıma bir şey geliyor mesela uzun zamandır giymediğim bir pantalon acaba üzerime olacak mı diye bir şey aklıma geliyor ve ben yer silmeyi bırakıp pantalon denemeye kalkıyorum sonra pantalonun olmadığını görüp youtube'da fitness programlarına bakmaya başlıyorum. yerini silmediğim salon orda öylece beni bekliyor. kafamdaki düşüncelerde şimdi aynen böyle. pazartesi günkü online dersi düşünürken, bir yandan instagram canlı yayınlarının nasıl midemi bulandırdığını düşünüp aynı zamanda yarın yine ekmek yapsam mı? dan "aaa benim blogum vardı ya!!!!" noktasına nasıl geldim bilmiyorum. Kafam çok çalışıyor, boşa çalışıyor o ayrı konu da, bazen ısındığını hissediyorum ama bir türlü stand by'a alamıyorum ya da soğutma fanını bulamadım henüz.
Neyse cuma itibariyle karantinada üçüncü haftayı bitirdik. aslında benimki yarı karantina gibi bir durumdu çünkü her dramatik ve ciddi olayda olduğu gibi bilincimin altı da üstü de bu corona virüs olayını inkara geçti. sabahları erken kalkıp sahilde yürüyüşe gittim, hatta bazı günler öğleden sonra bile gittiğim oldu çünkü fiziksel kontakta bulunduğum hiç kimse yoktu ve yürümek masum bir bedensel hareket gibi geldi ama baktım her geçen gün iş daha da ciddileşiyor, bu yürüyüşler giderek vicdan azabına ve inanılmaz büyük bir suçluluk hissine dönüştü. günah işlerken bile bu kadar büyük bir vicdan azabı hissetmemişimdir kesin bilgi. şimdi sadece apartmanın bahçesine o da kedileri beslemek için çıkıyorum o kadar. Bu iş nereye ve neye evrilecek hiçbir fikrim yok. sadece sessiz sakin duruyorum, defterlerimi, günlüğümü dolduruyorum, yeniden hatırladığım bloguma geri dönmenin sevinciyle sesimi duyan var mı merak ediyorum çünkü bana, bize ya da herkese rağmen gece gelecek ardından yine sabah olacak ve bütün bu süreçte C.G. Jung'un "dışarı bakan rüya görür, içeri bakan uyanır" sözünü unutmadan içime dönüp kendimi keşfetmeye çalışıyorum ki sabah olduğunda daha da güçlü kalkabileyim.
3 yorum:
Duyduk, duymaz olur muyuz? Karantina ile birlikte hepimiz bloglardan medet umar olduk. Ben de yazacak bir şey bulamasam da inatla yazmaya çalışıyorum, eskilerden, anılardan, kitaplardan, ordan burdan. Bazen ağlayarak, bazen gülerek. Tez bitsin bu günler Kargacım dilerim, yazmaya devam...
eski bloglara bakarken size rastladim ve sevindim. Sesinizi duyuyorum. Umarim iyisinizdir.
Avrupa'dan selamlar
A. Sara
Ne iyi olmuş tekrar yazman :)
Yorum Gönder