Bak yılın ikinci ayı başlamış, başlamak ne kelime nerdeyse ayın yarısı gelmiş. Zaten cücük gibi kısacık bu ay, daha gözümüzü açamadan ay sonu gelecek. Ben iyice robotixe başlamış durumdayım. Ne blog yazıyorum, ne blog okuyorum, ne sinemaya gidiyorum, ne günlük yazıyorum, ne sevgili komşuma gidiyorum, ne de başka birşey yapıyorum. Sabah kalk işe git, eve gel, kırkbeş dakka evde takıl, özel derse git, eve gel, yemek hazırla, yemek ye, dizilere bak, sonra tumba yatak. Kendimle bile konuşmuyorum şu günlerde. Kendimle yaptığım en iyi konuşma, 'bu akşam ne pişirsek?'. Ne bu böyle yahu? Noluyoruz? Dizi karakterlerine kendimden daha çok endişeleniyorum. Dün akşam bulaşık yıkarken aaaaa bir baktım; İntikam dizisinde Mert Fırat'ın oynadığı karakter için endişeleniyorum. Farkettim ki elimde köpüklü süngeri tencerenin içinde döndürürken şöyle düşünüyorum: 'Adamda kızı fena seviyor ama kız onu sevmiyor. Ne olacak şimdi? Ya Rüzgar ne yapacak? Amaaaan niye böyle senaryolar yazarlar ki? Yazık yahu hepsine. Şimdi başkasına da aşık olamaz. Öldüyse eğer dizinin başında gösterdikleri gibi iyi olmuş o zaman çocuk için.' Sonra dedim ki kendime: 'Kızım bak git! Olmadık bir dizi için endişeleniyorsun. Delirdin mi yahu! Aklını başına al! Otur kendine yan sen!'
Yaaa işte böyle, robotix robotix takılıyorum. Acilen titremeli ve kendime gelmeli, yazmayı düşündüğüm yazıları yazmalı, aramayı düşündüklerimi aramalı ama en önemlisi oturup kendimle konuşmalıyım.
1 yorum:
Evet, 'oturup kendinle konuşma' vakti gibi :S
Yorum Gönder