Şu meşhuuuur stajımda üçüncü haftaya başladım dün. Aslında dün pazar günü restorandaki brunchı anlatacaktım ama araya RTE girdi (parazit gibi) yazı kaldı. Bu pazarı yazarım artık. Ne de olsa bu pazar babalar günü ve geçen haftaki brunch gözlemlerime babalar günü brunch'ı gözlemlerini de eklerim.
Bu hafta stajıma pastane devam edeceğim. Dün itibariyle gördüm ki mutfağın en ama en zor yeri pastane. Bir kere hata kaldırmıyor. Görselliğe kesinlikle önem vermeniz gerekiyor çünkü diğer yemeklerde müşteri zaten çok aç olduğundan önüne gelene dikkat etmiyor, hoop tabağa yumuluyor ama tatlı kısmında öyle değil. Karnı doymuş olan kişi(ler), keyif yapmak için tatlılarını söylerler ve aç olmadıklarından da önlerine gelen tabağa daha bir alıcı gözle bakarlar. Bundan dolayıdır ki tatlı tabaklarınızın afilli olması, müşteriye "vawwww!!!! Mamma Mia!!!" dedirtmesi gerekir. Bizim restorandaki pasta şefi de işinin ehli bir usta. Zaten tatlı hastası bir tip olarak ustanın hazırladığı tabaklara geldiğimden beri kesikler atıp, kaşla göz arasında tatlılardan götürmekteydim ama dün servis için tabakları hazırlamaya başlayınca, işin ne kadar zor olduğunu anladım. O krema torbasını kullanmak ne kadar zormuş öyle. İkiye bölüp kullanmazsan ve elini çabuk tutmazsan bütün krema bir tatlının üstüne dökülebilir. Zira dün akşam ben ikiye bölmeden kullanırım sandığım krema torbasındaki tüm kremayı dört profiterol topunu üzerine boşaltmak üzereyken şef koştu geldi ve krema torbasını ve dolayısıyla servise çıkacak tatlıyı benden kurtarabildi. Hele bir de sosları kalem denilen birşeyle incecik çizmek var ki o en büyük bela. Ben daha önce böyle birşey yapmadığım için ve henüz elim kırılmadığından dün o çizgileri çizemedim. Anlayacağımız dün akşam restoranda bana pek bir güldüler. Ama olsun zaten ben de kendime çok güldüm. "La daha biraz önce elime aldım elime bunu, yapacağız elbet" diyerek onları püskürttüm. Bu akşam programda soğanlı, zeytinli ve kepekli ekmek yapmak var. Bak bunları becerebilirim. Yani sanırım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder