Bu gözler ilk gençlik çağlarından beri sabahın köründe kalkıp Oscarları, Emmy'leri, Altın Küreleri izlemiş gözlerdir ama yine aynı gözler bu sene oturup Altın Portakal Film Festivali'nin açılış ve kapanış törenlerini de izlemek bahtsızlığına erişti. 2010'da AB üyesi olmaya çalışan bir ülkenin, "uluslarası" diye adlandırılmış ve diğer ünlü festivallerle aynı kefeye konulması düşünülen bir festivalinin açılış ve kapanış törenlerinin ilkokul müsameresini andırmasının ardında herhalde mahalle manavı, kasap, sütçü ya da belediyenin sosyal etkinlikler müdürü falan olsa gerek. Zira ancak böyle bir grup bu kadar acemice bir organizasyon hazırlayabilirdi. Şimdi ben, tamamen bilinçli bir vatandaş bilinci ile bu acemi organizasyon grubuna naçizane bir tören hazırlama klavuzu sunmak istiyorum.
1) Festival zamanı gelmeden bir sene önce o senenin ve bir önceki senenin Oscar ve Emmy törenleri izlenir, yapılacaklar listesi çıkarılır. Önceden bir aksiyon ve faaliyet planı oluşturulur ki herkes işini gücünü ona göre hazırlasın sonradan yamuk yapılmasın. Yani organizasyon işleri sebze meyva alımına, turist kafilesi gezisine ya da et kesim zamanına denk gelmesin.
2) Törenin yapılacağı salona acilen yeni koltuklar alınsın. Nerdeeee oturunca insanı kaplayan kırmızı sinema koltukları nerde bu seneki salonun o beyaz, saten örtülerle giydirilen sandalyeleri. Bizim okul yolundaki Fındıklı'nın ikincisınıf düğün salonları bile bıraktı öyle sanadalye giydirme işini. Sandalyeleri öylesine dizmişler, arkadakiler sahneyi görmek için ayağa kalkmak zorunda kalıyorlar.
3) Acilen bir kareograf alınsın. Böyle törenlere muhteşem dans gösterileri, alengirli ışık ve ses gösterileri şart. Olmazsa olmaz bir madde yani. Bu sene ne sunucular ne de ödül vermeye gelen yerli yabancı konuklar sahneye nerden ne zaman gireceklerini biliyorlardı. Ne bir zamanlama ne de kareografi, hiç ama hiçbirşey yoktu. Yabancı bir belgesel yönetmeni ödül vermek için sahneye geliyor, ne ışık değişiyor ne de konuklar gelenin farkında. Anlamsızca yükselip alçalan müzik izleyenlere "hah önemli birşey oluyor" galiba dedirtiyor. Bir de ödül vereceklerin lütfen hepsi arkada sıralansın. İki kişi ödül vermeye çıkacaksa biri sahnenin arkasından diğeri izleyicilerin arasından gelmesin. Bir düzenleyin bu işi canım. Yok mu önceden prova, sahne akış planı falan.
4) 2010 yılındayız. Devir teknoloji devri. Dijital atraksiyonlar, ses, ışık gösterileri, projeksiyonlar vs. vs. daha bir sürü janjanlı şey var çok şükür memlekette. Şimdi ne diye sahnenin önüne anlamsızca oturtulmuş, her tarafları griye boyanmış iki figür açılış töreninde geçen sene ölen ünlü yönetmenlerin resimlerini ellerine tutuşturulan kartonlarda kaldırıp kaldırıp gösterdiler. Bu yönetmenlerin filmlerinden yapın bir kolaj gösterin sahnede projeksiyonla ya da başka birşeyle. Ne o öyle 19 Mayıs gösterisi gibi karton kaldırmalar. Kimin fikriydi bu merak ediyorum doğrusu.
5) Hazır o sahne önündeki anlamsız figürlerden söz açılmışken. Allah aşkına onları kim akıl etti? Böyle zihni sinir bir fikri bulup kabul ettiren müthiş beyni öpmek istiyorum. Hele de kapanış töreninde öndeki erkek figüre her ödül anons edildiğinde Kemal Sunal'ı taklit etmesini, onun gibi sevinmesini kim söyledi çoook merak ediyorum. Ne gerizekalıca bir şeydi o öyle! Rezalet!!!!!!
6) Lütfen ama lüften sunmasını bilen sunucular seçilsin! Bahse girerim sunucular, sunum metnini törenden birkaç saat önce ellerine alıyorlardır. Neyi, neden, nasıl sunacakları ile ilgili en ufak bir fikirleri, heyecanları ve ilgileri yoktu. Olaya kesinlikle hakim değillerdi, sallan yuvarlan, durumu idare etmeye çalıştılar. Ebru Akel, kendini kurtarsın da ne olursa olsun, "ben en güzelim, zaten festivalinde yüzüyüm, oooohhh çatlasın dostlar, Abdullah gör bak sana neler edeceğim!" havasında (hele Claudia Cardinale ile telefonda konuşmak için İngilizcesini konuşturması!!!! "Hello! Hello!" kısmı törenin en absürd kısmıydı), Engin Altansallanyuvarlan ise "of be, bitse de gitsek" diyormuş gibi beş karış suratla sundular bütün töreni. Buna da kocaman bir rezalet!!! Nerdeee Oscarı coşkuyla, sanki kendileri Oscar almış gibi sunan sunucular ve konuklar.
7) Festivalde herkesi zorla mı jüri üyesi yaptılar bilmem. Bütün jüri üyeleri beş karış suratla ödül alanları sundular. Neydi canlarını sıkan merak ettim?
8) Niye bütün kategorilerde sadece ödül alanlar söylendi? Neden diğer adayların isimleri anılmadı, onlar onore edilmedi? Kazananı söyleyelim, töreni kısa keselim mantığı mı bu?
9) Madem festival uluslararası bütün konuklar Türkçe mi biliyordu? Niye simültane tercüman yoktu? Yabancı konukların sunumları ve yorumları niye Ebru Akel'in yalan yanlış ve eksik tercümesine bırakıldı?
10) Kesinlikle dress code (giysi zorunluluğu) getirilmeli. Ödül alanlar özellikle de erkekler neden smokin giymiyorlar. Sonuçta bu uluslararası bir ödül töreni. Birçoğu yataktan kalkmış kotlarını da yeni çamaşır makinasından çıkarmış da giymiş gelmiş gibiydiler.
11) Son soru; niye bu festival için özel besteler, müzikal düzenlemeler ve işini bilen ses ve ışık teknisyenleri alınmadı. Törende abuk subuk tören şarkıları çalındı, banttanmış gibi. Bir de arada ses teknisyeni müziği nerde gireceğini bilemedi.
Yaaaa işte böyle. Festival öle yapılmaz böle yapılır. Bilmiyorsanız bir bilene danışılır, izleyene fenalık geçirtilmez. Bu da böyle biline.
3 yorum:
Ha ha ha Kargacım ya, Antalya'da yaşayan, bu festivali hiç kaçırmayan ve gerçekten uluslararası bölümde zaman zaman muhteşem filmler izleyen biri olarak açılış ve kapanış törenleriyle ilgili görüşlerinle hislerime tercüman oldun. Hem de biliyor musun tertip komitesi başkanı eski öğrencim:))) Şimdi mazeret olarak ödenek yok diyeceğim ve bu konuda haklıyım gerçekten ama ruh ödenekten daha önemli bence. Şu da var ki bu yılın başnda Ankara Film Festivalinin açılış ve kapanış törenlerine katılmış biri olarak o törenlerin daha da berbat olduğunu söylemeliyim. Zavallı sunucu ödül alanlara ödülünü verdirecek sanatçı bulamadı salonda, hepsi ilk yarım saatten sonra fayeye sigara tüttürmeye çıkmışlar ya da kaçmışlardı.
Klasik olacak ama Cem Yılmaz gibi söyleyim "eğitim şart"
:)))
Kargacım,
Festivalin açılışını izlemedimse de kapanışını izlemek bahtsızlığına yakalandım!:((
Daha da sözüm yok söyleyecek, sen hepiciğini demişsin işte!
Altın portekiz(portuqal) film festivalinden oldum olası hoşlanmam. Her festival zamanı saçsaça başbaşa itişip kakışmalar kıskançlık ya da üstten üstten söylemlerle dolu absürdliklerle doludur.. Bu yılkinde Emil Kusturica(Emir Kusturica)suratların asılmasına sebep olmuş olabilir. Davet ettiyseniz davetin arkasında durun, kovalayacaksanız bu işi önceden davet etmemek şeklinde yapın bre densizler.. Neyin propagandası yapıldı pek birşey anlamadım sayesinde..
http://www.dailymotion.com/video/xf5trg_gazetecyler-com_news?start=2#from=embed
Yorum Gönder