Evin beyi bir süredir geçici tatil modunda evde takılmaktadır. O gün eve evin hanımından az önce girer. Tavuk, köfte almıştır.
Evin hanımı ne hikmetse! bu geçici tatil moduna hiçbir zaman girememekte (hadi şöyle söyleyelim; loto çıkmasını ve öyle bu moda girmeyi beklemektedir!) ve yine yoğun bir iş gününün ardından yolunun üzerindeki "göbek üstüne kat çıkan yağları eritme merkezi"ne de uğradıktan sonra yorgun argın ve bir spor çantası, bir materyal hazırlamak için kullanılacak kitap torbası, yemek çantası, sokakta beslenen kedinin mama çantası, arabada unutulan bir poşet toprak, el çantası, tamir çantası, bilgisayar çantası, gözlük kılıfı, zincir kutusu vs. gibi bilumum çantayı yüklenmiş halde ayakları birbirine dolanarak eve gelmiştir.
Evin hanımı kapıyı açar. İki minik aç kedi "miyavvvvv geç kaldın! hani bize mama!" diyerek onu karşılar.Üzerindeki yükü kapının arkasına yığan kadın, evin beyine "merhaba!" diyerek minik aç kedicikleri doyurmak için mutfağa seyirtir. Mamalarını afiyetle mideye indirmek için mama kabına yumulan minik aç kedileri orada bırakan evin hanımı, duş almaya gitmeden önce tortellini yapmak için koca tencereye 2,5 litre su doldurur. Duşa girer. Saçlarını bile kurutmadan hemen salatayı yapmaya koyulur. Salata yapılırken, tortellini pişecek, soğuması beklenirken tavuklar ve köfteler kızartılacaktır. Kadının hesabı budur. Ancaaaak devreye evin beyi girer. İçerde bir mona lisa edası ile yattığı koltuktan binbir güçlükle kalkabilen evin beyi uzun uğraşların ardından güç bela mutfağa ulaşmıştır. Bu zaferini tavukları ve köfteleri ızgarada pişirerek kutlamak ister. Evin hanımının hesapları ve bütün iş akışı değişir. Beyin zafer kutlamasını bozmamak için "peki" der. Evin beyi koskoca mangal edasındaki ızgarayı dolabın derinliklerinden günışığına çıkarır. Izgarayı fişe takar ve on dakika ortadan kaybolur. Izgaradan kokular yükselmekte ancak evin hanımı zafer kutlamasını bozmak istememektedir, işine devam eder. Bu arada evin beyi yine ortaya çıkar. Tavukları ve köfteleri büyük bir başarı ile ızgaraya koyar. İlk sorusu şu olur: "Bunları çevirmek için birşey versene!", hanım elindeki işi bırakır, beyin önündeki çekmeceden bir spatula verir. Bey: "Ocaktakine bakıyor musun!" dedikten sonra aldığı cevaptan tatmin olmuş olacaktır ki keyifle ızgaranın üstündekilere daha şevkle bastırır. Bu arada kadın haldır haldır havuç rendelemekte, roka, marul, kırmızı biber, domates, salatalık, taze soğan doğrayarak salatayı tamamlamaya çalışmaktadır. Aynı anda da tahrik edici kokulardan lezzetli bir parça kaparmıyız diye ortada dolanan minik aç kedileri bertaraf etmeye çalışmaktadır. Tam herşey hazırdır, sofraya oturulmak üzeredir, domates sosunun saniyeler içersinde yapıldığını düşünen evin beyi "tortelliniye domates sosu yapsaydın bari" der ağzını azıcık büzerek. Bu konuyu çarçabuk geçiştiren evin hanımı başka bir atak gelmesin diye hemen sofraya oturur. Masadaki herşey çarçabuk yenilir ve kalkılır. Sofrayı toplarken birden kadının aklına ızgara yaparken etrafa sıçrama ihtimali olan yağlar gelir ve şeytana uyup yere eğilir. Izgaranın yapıldığı tezgahın önünü eliyle sıyırır. Dadadadaaaaannnnnnn! İşte acı gerçek ortaya çıkmıştır! Yerler vıcık vıcık yağ olmuştur. Kadın birden niye ızgarayı dolabın derinliklerine attığını hatırlar. Yerden yavaş yavaş kalkar ve tezgahın üstüne, yağ şişesine, tuzluğa, su ısıtıcına, tezgahın hemen üstünde duvara asılı duran bıçaklara bakar. Hepsi ama hepsi vıcık vıcık yağla kaplıdır. Tabii yağdan gözükmeyen ızgarayı söylemeye gerek yoktur.
Vücudu yorgunluktan sızlayan kadın, mutfak halısını toplar çamaşır sulu yer temizleyicisi kovaya boca eder, eline limon kokulu cifi alarak başlar mutfak yerlerini silmeye. Yerler bitince tezgahın üstündekiler ve ızgara yapılan alanın etrafındaki bilumum dolap, dolap kapağı, ocak, fayans, tezgah üstü vs. silinmeye başlanır. Bu sırada zafer kutlamasını çoktaaaaan bitirmiş mona lisanın yatar pozunu almadan önce mutfağa şöööle bir uğrayan evin beyi sihirli kelimeleri söyler: "Daha çayı koymadın mı?"
5 yorum:
bunların bir de ızgaraya dahi dokunmayan modalleri var,nerden mi biliyorum?
vakti zamanında ben onlardan bir tane almıştım da...
Çook komik!
Ama buruk!
Mutlu yıllar!
:))
Sevgili komşum, yazının burukluğu bana "ister misin?" diye sormayıp sadece kendisine elma soyduğu zamandan sonraya denk geldiği için dir sanırım. Güzel dilekleriniz için çok teşekküler. İyi ki varsını hayatımda!
hı..
diyebildim sadece.
sabırlar sana.
Bahtsız kuşum benim :))) Nice senelere canım arkadaşım. İyi ki doğmuşsun :))))))))
Yorum Gönder