** neredeyse bütün astrologlar 2023'ün çok zor bir yıl olacağını söylediklerinde ne yalan söyleyeyim pek aldırış etmemiştim. şahsen astroloji ile ilişkim "fala inanma falsız kalma" minvalinde seyretmekte. gerçekten dedikleri doğru mu yoksa dediklerinden etkilendiğimiz için mi başımıza gelenleri bilmişler gibi hissediyoruz bilmiyorum. bundan emin olmak için de oturup astroloji eğitimi almaya ne zamanım ne de naktim var.
** ocak başı ile 2023 zorluğunu bizim aileden yana göstermeye başladı. 11 ocak akşamı master chef'in finalini seyretmek için karşı dairede oturan kızkardeşinden evine geçen anneannem, verilen reklam arasında her zaman ki gibi klasik uyku öncesi ritüellerini (tuvalete girilecek, dişler çıkacak fırçalanacak, ellere krem sürülecek, sıcak su torbası hazırlanacak, başucuna suyu konacak vs vs) tamamlayıp heyecanla televizyonun karşına geçmeye hazırlanıyormuş ki geceliğinin eteğini ıslattığını farketmiş. şeytanın da herhalde işi yokmuş o esnada ve anneannemin kulağına, "sıcak su torbasının üstüne otur da kurut eteğini, böylece master chef finalini kaçırmazsın" demiş olacak ki 93 yaşındaki anneannem sıcak su torbasının üstüne oturmaya çalışırken kayıp sandalyeden düşüyor, kafasını hemen yan tarafta bulunan çook eski dikiş makinasının kenarına çarpıyor, başı yarılıyor ve dahası femür kemiğini kırmak suretiyle oturma odasının ortasına seriliyor. artık panikten mi korkudan mı telefona ulaşabilmesine rağmen bir türlü annemi arayamıyor ancak iniltisine ya da bağırışlarına diyeyim üst kattaki komşular iniyor aşağıya, teyzemin kapısını çalıyor ve anneanneme ulaşıyorlar. sonrası hastane, ameliyat, çivi takılması vs vs bir sürü panik ve endişe verici süreçler yaşanıyor.
** benim olan bitenden ertesi gün haberim oldu. ameliyat için gün ve saat beklerlerken kardeşim aradı, her zamanki soğukkanlılığı ile olan biteni anlattı. gitsem gidemem; okulda final sınavları vardı ve zaten bir hafta sonra ara tatil olduğu için biletimi almıştım gidecektim. bileti mi yakayım, sınavlarda görev almayıp işi mi yakayım? iki ucu tam boklu değnek. bir yanda anneanneye bir şey olursa gitmediğim ve onu son kez göremediğim için vicdan azabı diğer yanda her şeyi boşverip gitsem, geriye dönecek bir işim olur mu? olmazsa ne yaparım? gibi kafada deli sorular. neyse annemi aradım, "dur panik olma, şimdilik bir şey yok. gelmen gereken zamanda gelirsin" dedi de biraz rahatladım. ama tatilde gidince öğrendim ki bu olaydan kısa süre önce anneannem covid geçirdiği ve 93 yaşında olduğu için "ciğerlerinde problem var, ameliyat riskli, bir şey olursa sorumluluk almıyoruz" diye anneme kağıt imzalatmışlar. bir şey olsaydı annemdeki suçluluk hissine bak, bütün hayatı boyunca onunla yaşamak zorunda kalacaktı. velhasıl her şey yolunda gitti, ameliyat sorunsuz geçti, anneannemin femur kemiğinde nur topu gibi bir çivisi var artık. ancak yaşı gereği bir türlü toparlanıp hiç olmazsa desteksiz tuvalete gidip işlerini halledebilecek duruma gelemiyor. bir ay oldu ama hala annem olmadan ve "walker" dedikleri yarım daire şeklindeki yürüme aparatı olmadan ne kalkabiliyor ne de yürüyebiliyor. tek başına yatıp kalkamıyor dahası sağından soluna dönemiyor, öyle kalıp gibi yatıyor. ne olacak bilmem. annem de perişan oldu bütün bu süreçte ama ikisi de ısrarla bir yardımcı bulunmasına yanaşmıyor.
** sonra 6 şubat felaketi geldi hepimizin başına. klasik hamasi kelimeler kullanmak istemiyorum. hislerimi en güzel Kavafis'in şu şiiri anlatıyor:
"bir başka ülkeye,
bir başka denize giderim," dedin,
"bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yılı tükettiğim bu ülkede."
Yeni bir ülke bulamazsın,
başka bie deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın.
Aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma -
Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok.
Ömrünü nasıl tükettiysen burada,
bu köşecikte,
öyle tükettin demektir
bütün yeryüzünü de."
Konstantinos Kavafis (1863-1933)
** ülkesinden uzakta yaşayan herkes arafta bence. ne yaşadığı ülkeye ne de terk ettiği ülkeye ait. arada derede, gitmekle kalmak arasında. aklı ülkesinde olanlarla meşgul, sevdikleri için, ait olduğu topraklar için endişelenmekten, vicdan muhasebesi yapmaktan kalpleri yorgun. hiçbirimize rahat yok şu hayatta. dilerim bize reva gördüklerinin bin beterini yaşamadan, karmanın kendilerine vereceği cezayı çekmeden yedi cihanda huzur bulamazlar. bunu dilemekten başka elimden bir şey gelmiyor.
** bu satırları yazdıktan sonra gidip sarılabileceğim ve bana kucağını, kollarını açıp, sarıp sarmalayacak -ikimizde yalan olduğunu bilsek bile- her şeyin bir şekilde düzeleceğini söyleyecek biri olsa hiç fena olmazdı. dünyayı, hayatı, başımıza gelecekleri değiştiremezdik belki ama bir dakikalığına bile olsa birbirimizin kollarında, kucağında avunur, ne olursa olsun, başımıza ne gelirse gelsin, tüm kötülükleri, terslikleri, aksaklıkları halledebileceğimize, onlarla baş edebileceğimize ve "her şeyin eninde sonunda mutlu sonla biteceğine" (çok severim mutlu sonları ama hiç mutlu sonum olmadı) olan inancımız tazelenirdi. en azından yalnız olmadığıma inanırdım bir süreliğine. iyi hissederdim / dik işte fena mı.
** fotodaki çizim gürbüz doğan ekşioğlu'na ait.
5 yorum:
seni iyi anlıyorum ve bak açtım kollarımı sanal bir kucaklama olsun bırakıyorum şuracığa.. geçmiş olsun..
Uzaktan da olsa sarılayım kabul edersen...
Canım C., hepimize geçmiş olsun. online sarılıyorum ben de sana.
kabul ettim tabii Leylak'cım, sevgiyle.
hepimize geçmiş olsun. Annaneye acil şifalar. Hülya
Yorum Gönder