Yıllar yıllar önce Kuvay-i Milliye zamanı, Balıkesir'de çalışan ve yaşayan büyükbüyük dedeye "Kaç seni de alacaklar Kuvay-i Milliye'ye" demişler. Büyükbüyükdede'de Balya'ya kaçmış ve orada kendine yeni bir hayat kurmaya başlamış. Küçük kızıyla birlikte evinin odalarını kiralayan dul bir hanımın yanında kendine bir oda tutmuş, yeni bir işe girmiş. Gel zaman git zaman bu hanım ile aralarında bir münasebet başlamış. Kaynaklar bunun gerçek anlamda bir ilişki olmadığını sadece o dönemde o evde daha rahat kalabilmesi için aralarında nikah kıyıldığını -muhtemelen imam nikahı- söylüyorlar. Neyse nikah kıyılıyor, büyükbüyükdede ve zevcesi Balya'da mutlu mutlu yaşıyorlarken dedenin Balıkesir'e dönmesi gerekiyor.
Balıkesir'e dönüyor dede ve orada tekrardan kendine yeni bir hayat kuruyor. Bu sefer gerçek nikah, gerçek bir aile kuruyor ama Balya'dakileri unutmuyor. Hayatı boyunca eli hep onların üstünde oluyor. Eksiklerini gideriyor, masraflarını karşılıyor. Balya'dakilerden Balıkesir'dekilerin haberi var ama anladığım kadarıyla hiç karşılaşmıyorlar. Sonra büyükbüyükdede vefat ediyor, arkasından da Balya'daki hanım hastalanıyor. Balya'daki hanım ölmeden önce Balıkesir'dekilere haber gönderiyor; diyor ki "Haklarını helal etsinler". Ama artık kadınsı çekememezlikten mi yoksa yıllar sonra benim gibi meraklı torunların öğrenmesi istenmeyen başka olaylardan dolayı mıdır bilinmez Balıkesir'dekiler haklarını helal etmiyorlar ve Balya'daki ikinci ama aslında birinci hanım helallik alamadan ölüyor. Ve bizim ailenin laneti başlıyor.
Bu hikayeyi geçen sene anneannem ağzından kaçırdı, sonrasında da yarım yamalak anlattı. Anlatmadığı, eksik bir sürü parça var. Ama asıl can alıcı nokta, o hanıma helallik verilmemiş olması. Bence o hanım ölmeden önce Balıkesir'dekilerin yedi sülalesini lanetledi. Dedi ki: 'Beni mutlu etmediler, beni kabul etmediler, kocamı elimden aldılar, üstüne bir de helallik vermediler. Ahdım olsun ki bunların kadınları da erkekleri de evliliklerinde mutlu olamasınlar, gün yüzü göremesinler.'
Hikayeyi duyar duymaz benim aklıma gelen ilk şey lanetli olduğumuz oldu. Ailedeki evlilik seceresine baktığımızda bu lanet fikri hiçte olmayacak bir şey değil. Ailenin erkekleri olsun kadınları olsun hepsinin ittir kaktır devam eden evlilikleri olmuş ya da oluyor. Kimi erken yaşta kocasını kaybetmiş kimi çoluk çocuk uğruna kocasına / karısına katlanıyor. Baktığında iyi gidiyor gibi gözüken evliliklerin ardından ne depremler gizli. Kısacası ailenin kadınları ve erkekleri, bir lanetin altında mutsuz evliliklerin veya ilişkilerin kölesi olmuş dünyadaki günlerini doldurmaya çalışıyorlar.
Bu lanet meselesini halletmek için ailenin hanımları olarak bir araya gelelim ve Balya'daki hanım için ya hatim indirtelim ya da o kadar uzun boylu değilse yasin okutalım ve haklarımızı helal edelim, belki işimize yarar diyorum ama başta anneannem olmak üzere herkes bana; 'hadi canım sen de!" diyor. Ama bilmiyorlar ki bu lanet en çok beni vuruyor.
3 yorum:
Ha ha, hoş bir hikaye fakat sayfanızdaki İZLEYİCİLER GADGET'i lanete uğramadı. Blogspot birilerine mi devredilmiş nedir(google plus), birşeyler olmuş işte o sebepten izleyici kitlemiz sizlere ömür, el fatiha.. Kurşun mu döktürsek acep ?? :)))
Not: En iyisi blog sayfasına "http://tr.wordpress.org/" e geçeceğimi belirtip pılımı pırtımı toplayıp oraya taşınmak, buranın suyu ısınmış gibi gözüküyor... THE END
Yorumsuz yorum olsun... Yazmamışsın :(
Blogunuza yazın ltfn, ben yeniyim. Tam yeniyken bırakmanız olurmu?Cok kotu bir ornek olursunuz, moralim bozulur :(
Yorum Gönder