Hayatımın bir Ağustos'una daha girdim; bilanço şöyle:
* hayatımın bir yıllık izninin bitmesine daha bir hafta var.
*Bu sene -nedense- az deniz az güneş yanığı havasındayım. Denize zaten girip saatlerce çıkmayanlardan değildim ama şimdi öyle hemen bir girip çıkıyorum, ıslatıveriyorum kendimi. Olsun hiç girmemektense bu da iyi.
*Hala anneannem ve kardeşleri hayatta. Yok canım kötü bir şeymiş gibi söylemiyorum. Hala bir aradayız, bayramda seyranda gidip elini öpeceğimiz ve ne yazık ki 'koca kazık kontenjanı' yüzünden harçlık alamayacağımız büyüklerimiz var; bu anlamda söylüyorum.
*Bizim yaz rutinimiz 37 yıldır hala aynı; sabah 08:00 kahvaltı, 08:45-11:00 ev temizliği, alışveriş ya da yemek pişirme, 12:00-12:30 denize dalıp çıkma, 13:00 öğle yemeği, 14:00-17:00 öğle uykusu, 17:00-19:00 teyzeleri gezme, 20:00 akşam yemeği, 20:30 akşam kahvesi, 21:00-00:00 öğleden sonra gidilmeyen teyzelere gidiş ya da deniz kenarında taşların üstündeki kahveye gidip, bulaşık suyuna çaydan üç bardak içiş ve karanlığa doğru bakıp, hayatın anlamını sorgulayış (bu sorgulayışın yüksek sesle yapılışı ve eski defterlerin açılıp ve herkesin eteğindeki taşları dökmesiyle birbirine giriş de bu listeye eklenebilir).
*Hava yine her ağustos olduğu gibi rüzgarlı, deniz dalgalı. Emekli olacağım ve sessiz sakin kumsalda, sakin dümdüz denize gireceğim günleri bekliyorum sabırsızlıkla. (son baktığımda yıl olarak beş sene, yaştan ise on sekiz senem vardı emekliliğime yani ölme eşeğim ölme!!!)
*Bu sene tombik hanımlarda yine bikini moda. Kışın, altın günlerinde pasta, börek, çörek yemek marifetiyle doldurulan basenler ve karınlar, bu sene yine bikilerden taşan göbek ve selülitler olarak sahillere geri dönmüş. Yanlış anlaşılmasın kimsenin kilosuna, yediğine içtiğine lafım yok ama altmışbeş yaşını geçmiş, biraz etleri sarkmış ve oldukça kilolu hanımlar da bikini giymesin. Yakışmıyor.
*Ben de saldım bu sene. Bende de göbek oldu ve evet yiyeceğim, canım yemek ve bu konuda kendimi sınırlandırmak istemiyor. Şimdi böyle hissediyorum. Dönüşte zaten yine spor salonunun yolları taştan olacak.
*Yeni bir yazar keşfettim. Daha doğrusu herkes keşfetmiş çoktan da ben yeni tanıştım: Alper Canıgüz. On beş günde bütün kitaplarını bitirdim. Alper Kamu'nun beş yaşındaki kırk yaş olgunluğu beni bitirdi. Bazı sayfaları gözlerim dolu dolu okudum.
*Ekim'e iki ay var. Bir yaş daha yaşlanıcam. 'Yaşlanırken daha hızlı dönüyorsun be dünya! Adaletin bu mu??!!' diye klasik yaşlanma geyiğim ile bilançoya noktayı koyuyorum. Nokta.
4 yorum:
Hah hah, yaşlanmaktan amma da korkuyorsun yafu. Korkma ben o korktuğun yaşları yaşıyorum önden önden, korkulacak bir tarafı yok. Acuk sağın solun sızlıyor, gözün felan görmüyor. Eh el yordamı ile buluyorum odamı, ağrılara da alışıyorsun bea. He aynaya bakmayı ver, buruşuklukları görmek istemiyorsan. Olmadı bir ütücü çağırırsın ütüler yafu... En güzel yanı kafa zehir gibi çalışıyor lakin vücut eski model kalınca pek ayak uyduramıyor. Bol bol uyur düş kurarım ben de yapamadıklarıma napayım. Ağlayacak halim yok, tam tersi kakara kikiri...... :)))))
Aa bu arada, sanırım sakıncalılar listesindeyim. Pek de umurumda değil hani, belirteyim. Dost sağolsun deyip geçiştiriyorum.. :))
Zafer bey, yaşlanmaktan değil sadece yaşadığım günleri dolu dolu geçirememekten korkuyorum. Yoksa gerisi fasa fiso. Sandığınız kadar hanım evladı değilimdir ben. Bu arada sakıncalılar diye bir listem falan yok. Bunu siz uydurdunuz ben de sesimi çıkarmıyorum. Umurunuzda olup olmaması da benim pek umurumda değil açıkçası. Size kakara kikiri günlerinizde mutluluklar, iyi keyifler!!
Aman komşu, sakıncalı kısmısını gizliden yollamıştım. Ah feci deşifre oldum şimdi, olmazki bu da yapılmazki.. Oku da sil efendim, taşı gizliden koyuver gediğine, böyle hepten şey oldu, açıkta kaldı bizim popiş..N'olcak şimdi gari.. :))
Yorum Gönder