Bugün benim için kış programı resmen başlamış bulunmaktadır. Kendime hayırlı olsun. Bana tahsis edilen yıllık izinlerimin hepsini bünyede eritmiş ve ofise geri dönmüş bulunmaktayım. Sabahtan beri kendime sürekli telkinlerde bulunuyorum; ofisin ne kaddan da güzel olduğunu, kampusun nasıl da çiçekli böcekli kedili köpekli olduğunu, "amanda masanda oturursun da çayını da içersin de, pek hoş pek hoş", nasılsa yeni ergenler henüz değil kapıda ufukta bile gözükmediler, moralini bozmaaa, yürü be koçum, aslansın kaplansın, sen, kimse senin bileğini bükemez, bak otuz saat ders var kışın bu demektir ki önümüzdeki sene için para biriktirebilirsin, buralardan gidersin, sabır sabır...işte böle diye diye sabahtan beri içimden (bilmiyorum belki dışımdan da) söylenip duruyorum.
Sonra geldim işte ofise, masamı falan sildim sonra dedim ki "benim için yaz bitti, daha önceki yazlarda yaptım mı şimdi hiç gerilere dönüp bakacak halim yok, yaptıysam bir kere de bu yaz için yapayım" diye bu yazın bir muhasebesini yaptım. Bakalım neler getirmiş bu yaz neler öğrenmişiz:
*Bir kere şunu bir kere daha öğrenmiş bulunuyorum ki, sayılı gün inadına daha çabuk geçiyor mirim. Yaz başında yaptığım çizelgede bir sürü hafta gözüküyordu, 'vay bee ne kadan da uzun bu yaz' diye düşünmüş, çizelgede işaretlediğim izin haftaları bir türlü gelmek bilememişti. Oysa şimdi bakıyorum çizelgedeki haftaların sonuna geldik. Ben farkına varmadan yine uçup gitmiş kahrolası günler.
*Yine bir kere daha şunu açık seçik öğrenmiş bulunuyorum ki, insanın evi, kendi düzeni gibisi yok. Kendi öz annenin evi bile olsa, üç gün sonra insan altın kafesteki bülbül misali başlıyor 'ah vatanım amanda evim' şarkısını söylemeye. İnsan kendi evinde "istersen yat istersen kalk, ister evini temizle ister temizleme" modunda oluyor, pek de güzel oluyor. Anne evinde düzen senin düzenin değil, 'dolaplarında çok karışık, ne nerede bulunmuyor' desen sanki küfür etmişsin gibi gücenmeler falan filan. Oysa insan kendi evinde olsa yapacaksa stresini, atacaksa atarını kendi kendine yapar, hadi bilemedi hiç olmadı kedilerine stres yapar, trip atar. Anne evinde annenin stresinden sana sıra gelmiyo.
*Bu yaz farkettiğim başka birşey daha yeni moda annelerin, annelikten anlamadıkları. Doğurup salıyorlar ortalığa. Tamam küçük çocuk tatlıdır ama bir o kadar da canavardır. Yeni ebeveynler (babalar zaten 'aha hatun doğurdu, kiloları aldı. Nerde benim o peşinde koştuğum kadın nerde bu. Bir de başıma bu velet çıktı, sürekli cıyak cıyak. Hatun değil kendini çocuğu toplamaktan aciz. En iyisi bunların yanında durmama rağmen tanımıyomuş gibi yapıp, şu hatunları keseyim' havasında; anne desen olmuş selülit yığını, ama hala elinde poğaça, simit. O kadar göbeğe sarkmış göğüslere rağmen giymiş bikiniyi, lombüdük oturuyo sahilde. Çocuğu suyun içinde başka bir çocuğu boğuyor, umrunda değil. Boş gözlerle bakıyor ortalığa, sanki sanırsın uzaylılar beynini emmiş. Tatil modunda ya bırakmış hanımlığı anneliği, otomatik pilota bağlamış günü geçiriyo) salmışlar ortalığa 'ulu aşşklarının' meyvelerini. Bir allahın yeni ebeveyni demiyor ki 'oğlum / kızım ayıptır, günahtır, yapma etme. Öle bağırılmaz, denizde su sıçratılmaz. Küfür edilmez, üç tekerlekli bisikletinle takur tukur yolda gidilmez, üstüne o sinir bozucu korna gecenin saat sekizinde çalınmaz, hadi çaldın diyelim bunun üstüne de o aptal bisikletini sürüp kornayı çalıp avazın çıktığı kadar bağırılmaz. Çocuğum 'We're the world we're the children' da bir yere kadar, edepli ol!' Maalesef bu mantığa sahip yeni ebeveyn Şam'da kayısıdan bile zor bulunmakta.
*Böle deli dana çoluk çocuk görünce, "ağrısız başım kaygısız aşım, ne işim olur çoluğum çocuğumla" fikri daha bir ağır basar hale geldi. Şimdi benim bu saatten sonra veledim olacak, o böle anıracak ben bir tarafını cimciricem o daha da basacak yaygarayı, sonra hadi bakalım skandallardan skandal beğen. Öle Migros'ta falan bağıran tepinen çocukları görünce ben onların anne babasının yerine utançtan kıpkırmızı oluyorum, ne gerek var organik bir tane bağ yaratmaya. Ben böle iyiyim, eteğimden çekenim yok. Annemin dediği gibi "aklımın esenine gidiyorum".
*Bu yaz her ne kadar on sekizlik çıtır gibi gözüksem de (ha bir de bu yaz sonu mottosu: asla gereğinden fazla alçakgönüllü olma, ezik sanırlar! Yok bundan sonra tevazü varsa yoksa oya boya yağlı boya) kondisyonda fena bir düşüş olmuş. Gerçi düzenli yüzmeye başladıkça nefeste ve yüzme hızımda biraz daha artış oldu ama heyhat tatil bitti. Eskisi gibi hem hızlı hem de uzun yüzemiyorum. Bir dalıp çıkıp, iskelenin boyu kadar gidiyorum. Zaten bizim sahili kapatmış jet ski midir, muz mudur garip su oyuncakları yüzünden yüzme keyfimizi mundar ettiler bu yaz.
*Yukardakilere ek olarak bu yaz, her zaman yaz kış, olur olmadık her yerde gördüğümüz pantalonunun ön tarafında kaybettikleri şeyi arayan adamlara ek olarak burunlarının içinde kaybettiklerini arayan adamların türemiş olduğunu farkettim. Hiç sakınmadan çekinmeden birden akıllarına o kaybettikleri şey geliyor ve başlıyorlar bir hışımla o şeyi aramaya. Nerde oldukları, birinin görüp göremeyeceği hiç umurlarında bile değil. Öle bir kendinden geçme hali, sanırsın nirvanaya ulaşacak o kaybettiği neyse onu bulana kadar. Ama söz verdim kendime bir daha o adamlardan görürsem ellerine vurucam, "pis terbiyesiz!" diyip.
Yaaa işte uzun lafın uzunu bu yazdan aklıma gelenler bunnar. Haaa bir de en sonunda yazdan nefret ettiğime karar verdim. Yaz dediğin böle sıcak olmaz kardeşim. Yaz yazlığında çıktı. Oturduğun yerde bile terliyor, yapış yapış oluyorum. En ideal yaz, ne sıcak ne soğuk olacak ya da İngiltere havası gibi olacak. Sabah kalkacaksın kış günü, öğlen ilkbahar / yaz akşama doğru sonbahar. Hep çantanda ya da elinde bir kazak. Serin havaları özledim, pantalonlarımı özledim.
3 yorum:
süper anlatım.. hele o doğurup doğurup salan kadınları benim de cimciresim var feci şekilde..
Ay, ilahi karga alemsin :)) çocuklar konusunda çok haklısın. Tatil için çocukları almayan yerler var ya ben de oraları tercih ediyorum genelde :)
benim gittiğim yere gitseydin bu sefer de yaş ortalaması 75 diye dumur olurdun.
arkadaşım ciddi ciddi araştırmaya girişiyordu.
ambulans nerde kardeşim, günde en az 5 kişinin ölmesi lazım burada yahu diye :P
evet katılıyorum artık yaz gidebilir evine, ben paltomu bile özledim.
Yorum Gönder