En sevdiğim mevsim sonbahardır benim. Eylül yeni başlangıçlar zamanıdır bana göre, doğa değişir, yapraklar dökülürken, sarının yeşilin bin bir tonu ortalığa saçılıverir. Ekim'in gönlümde yeri bir başkadır. Bu ayda doğduğumdan olsa gerek, ayların şahıdır bence. Kasım, suratsızdır falan ama onu da bir başka severim. Kış kapıdadır, kazakların, paltoların içinde çakma astronot şeklinde dolaşmaya bayılırım.
Ama bu sene sonbahar fena çarptı. Bu Eylül'den kimselere fayda yok. Babamı kaybetmekle başlayan ay, beraberinde seli ve daha pek çok ölümü de getirdi. Herkes ve herşey birer birer, sonbahar yaprakları misali dökülüyor. Son on gündür, bilerek ve isteyerek kendimi (zorunlu olduğum şeyler dışında) pek çok şeyden çektiğim için sel ve sonuçları ile ilgili birçok şeyi okumadım ve dinlemedim. Ama yavaş yavaş geri dönerken öğrendiklerim iç karartıcı, yürek dağlayıcı. Sular altında kalan bir barınak ve Nesin vakfı için elimizden gelen birşeyler olmalı. Etrafımızdaki herkesi bu konuda bilgilendirelim derim ve artık bizi yöneten bu aptallar ordusundan kurtulmak için bir eylem planı oluşturmanın zamanı gelmedi mi sizce?
1 yorum:
Aman dikkat Silivri'ye zorunlu tatile gidebilirsiniz sayın eylemci Damlıbayankuş :))..Ergenekon'dan Türklerin atalarını dışarı çıkartan dişi kurt'un ismi neydi yaaa dilimin ucunda amaaa (parola felan değil tarihi bilgi soruoss dinlemeci gardaş kitap musaf çarpsın..iki gösüm önüme aksın vallayii.Dinleme yaa Allah Allah Ramazan'da yapma bai şunu yaff.Allah çarpar bak..).. :P
Yorum Gönder