Bu yaz perşembe demek "haftanın sonu" demek benim için. Cumaları çalışmıyorum, ama bu durum sadece "yazlık". Eylül itibariyle Cuma'yı bekleyeceğim hafta sonu için. Her perşembe olduğu gibi bugün de eski evin oradaki pazara uğradım ve yine kendimi kaybedip bir sürü şey aldım. İçimdeki "tembel şeytan"a uymayıp pazardan sonra birde spor salonuna gidip kırk dakika kardiyomu da yaptım. Bu kadar çalışkan ve azimli olmamı da ödüllendirmek için minibüs caddesi üzerindeki Ramiz Köfteye uğradım; "Çek bir porsiyon Ramiz köfte" diyerek mevsim salatası eşliğinde köfteleri mideye indirdim.
Eve gelince de pazardan aldıklarımı yerleştirme safhası başladı. Sebzeler, meyvalar bir güzel yıkandı, dolaba yerleştirildi. Ve ben evde bunları yaparken apartmandaki gizli piyanist çaldığı muhteşem parçalarla bana eşlik etti.
Evet sanırım çok iyi bir piyanistle aynı apartmanda yaşıyorum. Onu ilk keşfettiğimde birinin müzik setinin sesini sonuna kadar açtığını düşünmüştüm. Ama daha sonra çaldığı bir bölümü beğenmeyip yeniden yeniden çalmaya başlayınca, anladım burada iyi bir piyanist yaşıyordu. Önceleri sadece hafta sonu bazen neşeli bazen de hüzünlü, ağır parçalar çalarken şimdi hafta içi de birbirinden güzel konçertolar çalmaya başladı. Kimdir, hangi dairede yaşamaktadır bilmiyorum. Her seferinde kapıcımıza sorayım diyorum ama ne zaman selam versem bana öyle bitkin ve dünyası yıkılmış bir halde bakıyor ki "acaba ne derdi var?" diyemdüşünmekten piyanistin izini süremiyorum. Ama ya üçüncü katta benim altımda oturan komşum ya da üst kattaki komşum bu gizli piyanist. İçimden bir his üçüncü katın doğru cevap olduğunu söylüyor. Bir daha ki sefere apartmanda küçük bir keşif gezisine başlayıp onu bulduğumda "Play it again Sam!" demeyi planlıyorum.
1 yorum:
Sevgili Şenkuş,
O şahane piyanist, sizin alt dairede oturan komşudur.
Nerden mi biliyorum*
İşte bu da hayatın sürprizi!
:))))
Yorum Gönder