11 Aralık 2024 Çarşamba

deve


 deve'ye sormuşlar "sırtın neden eğri?" diye; o da "her işimi kendim yaparım da ondan" demiş. benimki de o misal. baktım şu "ev" meselesinde tek başımayım, tavana bakıp bakıp uzun uzun düşündüğüm günler ve saatlerin sonunda dedim ki "ben de her zaman yaptığım gibi kendi kendimin evi olurum; başımı soktuğum, çatısının altında çoluk çocuk kaldığım yeri içime sinen bir ev haline getiririm". önce mutfak dolaplarını boyama planı diye başlayan olay bütün evin, kapıların hatta kapı kollarının, en sonunda ise mutfak dolaplarının boyanmasına kadar geldi. 


toz toprak içinde, evin her yerine herkesin ayakkabılarla girip çıktığı on günlük sürecin sonunda detaylı bir temizliğe giriştim. elimde bez, dizlerimin üstünde o derzlerin aralarını temizledikçe bana bir rahatlama geldi. o yerleri sildikçe her şeyi sildim; duvarlar boyandıkça her şeyin üstü boyanmış, eskiye dair hiçbir şey kalmamış gibi oldu. kirler temizlendikçe ben arındım. pek de iyi oldu. yeni yıl öncesi hem mental hem fiziksel dip bucak kış temizliği yapmış oldum refaha erdim. 


şimdi ferah feza evimde (hala perdeleri bekliyorum ama) gelecek için çılgın hayaller kurmakla meşgulum. 

25 Kasım 2024 Pazartesi

hayallerim, aşkım ve ben


bir insan diğer bir insana ev olur mu? ya da hadi şöyle sorayım bir insan diğer bir insanı görünce evini bulmuş, eve dönmüş gibi hisseder mi? 

ben hisset(miş)tim. 

evim yıkıldı benim.

daha bebek adımları atıyorken, henüz el yordamıyla ilerliyorken ama da bana sanki uzun zamandır tanışıyormuşuz, eksik yanım onunla tamamlanmış ve ne zaman bana sarılsa her ne olursa olsun koşa koşa sığındığım evimin hissiyatını verdiği için hep hayalini kurduğum kendi minicik, biricik ailemi, evimi bulduğum hissini veren kişi, çok ama çok kısa bir süre önce artık bir sinir krizi sonucu mu, bir anksiyete atağından dolayı mı yoksa belki de aslında karakteri icabı dışı kırmızı tuğlalı ve sarmaşık kaplı muhteşem, sofistike, karakterli bir ingiliz villası gibi gözükürken bildiğin ucuz malzemeden yapılmış, bir vursan sıvaları dökülecek kadar zayıf, dayanıksız bir toki evi gibi olduğundan mıdır nedir beni hayatından sümük gibi fırlattı attı. 

hani burnunuzun bir kanadını tıkar sonra da tüm gücünüzle "hıh"dersiniz ve saniyenin bilmem ne kaçı hızla burnunuzdaki sümük betona yapışır ya işte hayallerim, ona olan hislerim ve ben o sümük gibi yere yapıştık kaldık gönderdiği mesajı görünce. 

bakakaldım yazılanlara...yazdığı o kısacık ama bütün bıkmışlığını, öfkesini, sinirini, sabırsızlığını yansıttığı metni okudukça bütün kelimeler, harfler kocaman kocaman oldu gözümün önünde. yooo yanlış anlamayın ne kavga etmiştik ne de aramızda bir gerginlik vardı hatta bir gece önce birlikte yapacağımız kısa tatil için ne kadar heyecanlandığımızdan bahsetmiştik. tamam öncesinde sakin sakin konuştuğumuz bir durum olmuştu ama o sadece bir durum tespitiydi. demek onun için farklı bir "durum tespiti" olmuş. 

günlerdir kendimi bir yerlere sığdıramıyorum...şu yaşadığım ada dar geliyor bana hani kanatlarım olsa uçucam uçucam uçucam…hayatımın geri kalanında durmadan uçsam anca içim soğurmuş gibi geliyor. kafamdaki cevapsız sorulara yenilere eklendi (kardeşim yapmayın böyle ama ya...o cevapsız sorular ne kadar ağır biliyor musunuz? atlas mıyım ben ya dünya kadar cevapsız soruyu hayatım boyunca taşıyayım. benim de bir istibdat haddim var.)

bir sümük olarak kendimi yerden koltuğa taşıyabilmişken ve tavana boş boş bakıp cevapsız sorularımın listesini gözden geçirirken ve yıkılan, kaybettiğim "evim" dediğim kişiyi düşünürken aslında çoookkk uzun zamandır zaten kendi kendimin evi olduğumu aslında hep yapmam gerekenin ve yaptığımın kendime ev olmak olduğunu, ne zaman canım sıkılsa, bir yere gidip saklanmam, düşünmem ve bir şeyleri çözmem gerekse kendi içimde bunu hallettiğimi ve halletmem gerektiğini farkettim. artık kimsenin bana "ev" olmasına gerek yok. kendimden başka kimse benim güvenli, sıcak, rahat ve korunaklı evim olup beni koruyup kollayamaz, bana destek olamaz. 

30 Nisan 2024 Salı

bazen

 "insan kendinin ne olduğunu bir türlü bilemeyebilir mi?" evet sorunun kendisi bir tuhaf ve anlaşılmaz cevabı nasıl verilsin ki????? doğrusu kafamda soruyu tam oluşturamadım, yazdım içimden geldiği gibi. peki şöyle yapalım...ben kafamdakileri yazayım siz soruyu ona göre oluşturun. 


durum şu...şubat'tan beri yaptıklarımı düşününce diyorum ki ben bunları nasıl yapabiliyorum. üstün zekalı falan hiç değilim ama neyim ben? benim yaptıklarımı herkes yapabilir tabii (ne mi yaptım?: şubat sonuna doğru danışmanım üniversiteden ayrılacağını söyleyince iki üç haftada tezimi toparlayıp sundum ve master maceramı tamamladım sonra 2015'te başladığım ama taşınmalar vs yüzünden bu seneye kadar ara verdiğim koşu macerama aralık ayında sıkı bir antreman programı ile geri döndüm ve 21 Nisan'da Long Beach'de yapılan maratonda 10K'ı 56 dakikada koşarak yaş kategorisinde 3. oldum. insanlık için küçük ama benim için inanılmaz bir şey bu.) ama tüm bu olan bitenleri düşününce kimbilir ilkokul, ortaokul, lise vs zamanlarında bu aklım olsaydı neler neler yapardım diyor ister istemez. beni küçük yaşlarda koşuya yönlendirselerdi ya da başka bir spor dalına ilgim olup olmadığına bakılsaydı ailem tarafından; hadi ailem bilemedi, okuldaki hocalar bir el atsaydı da ben 45 yaşımdan sonra koşmalara başlamasaydım ya da akademik bir kafam olduğunu birileri anlasaydı ve beni buna teşvik etselerdi ne olurdu acaba? neyse demem o ki insanların içinde kimbilir ne cevherler var ve bunları farketmeden bu dünyadan geçip gidiyorlar. keşke eğitim sistemi, ülke şartları daha iyi olsa ya da aileler bilinçli olsalar bu konularda veya insanlar hayatın koşturmacası içinde kaybolmayıp kendilerine yönelebilseler ve yeteneklerini farkedebilseler. işte kafamda böyle deli saçması sorular, yorumlar dönüp duruyor. bazen kendime biraz hayret etmekle birlikte çok gülüyorum. 



9 Nisan 2024 Salı

yhn 15 / update

 



*üç senedir zihnim master dersleri ve tez ile meşgul olduğundan şubat itibarı ile bu meşguliyet sona erince kendime gelemedim. mart ayını otomatik pilotta geçirdim desem yalan olmaz. sürekli kafamda bir ses "yapman gereken bir şey yok mu? sen hayırdır niye burada oturuyorsun?" diye habire beni dürtüp duran ses bir türlü susmadı. bu bayram tatili iyi geldi; gerçekten boş boş durup, tavana bakıp sadece kendimi update edip; dönüşte bitmesine 26 gün kalmış olan dönemi kazasız belasız tamamlamayı hedefliyorum.

*baharın gelişi ile bizim orada doğa resmen delirdi. o kıbrıs mimozaları meğer tüm kıbrıs'ı kuşatıyormuş. her yer sarı sarı top top çiçekli ağaçlarla dolu. bir de -herhalde geçen sene kafam taşınma telaşı vs. ile çok meşgul olduğundan farketmediğim- erguvanlar her yerde. bay nohut'u gezdirdiğim ilkokulun bahçesinde meğer koskocaman bir erguvan ağacı varmış (bknz: yukarıdaki fotoğraf)

* nohut bey'i sabah 05:30 gibi gezdirmeye çıkarıyorum. bütün şehri restoran kapatmak misali sadece kendim için kapatmışım gibi, kuş seslerini, nohut bey'in pati seslerini dinleyerek, portakal, limon ağaçları kokularını içime çekip, deli gibi açmış erguvanlara, badem ağaçlarına, erik ağaçlarına baka baka yürüyüp;  "teşekkürler tanrım ellerine sağlık, dünya pek güzel olmuş" diye diye dolaşmak bahar sabahı rutinim oldu mart ortasından beri. bayram tatilinden dönünce jakaranda'lar da açmış olacak; muhteşem bir bahar ve yaz bizi bekliyor kesin bilgi. 

* daha önce oldukça amatör bir şekilde başladığım koşu macerama; aralık itibarı ile oldukça ciddi; haftada altı antreman yapmak suretiyle geri döndüm. murakami gibi hem koşucu hem de roman yazarı olamam ama şu ömrü hayatımda koşabildiğim kadar tam marathon, bir yarım triathlon bir de tam triathlon yapıp bir kere de open water'da yüzersem çok harika olacak. istedikten sonra her şey mümkün değil mi ama öncelikle haftaya long beach iskele marathonunda iyi bir derece yapabileyim (kendi çapımda tabii; yoksa kürsü falan hedeflemiyorum). 

*bütün dünya 8 nisan güneş tutulması'nın sonuçlarına kilitlendi. bakalım altı ay içinde neler olacak, neler göreceğiz. biraz heyecan biraz da gergin bekliyorum bu sonuçları.

 


*yarın anneannemsiz ilk bayram. kalabalık bayramlarımızdan geriye bir şey kalmadı. annem, ben ve kardeşim, kaç gündür birbirimize bakıp "e napıyoruz şimdi bu bayram?" diye durup durup soruyoruz. alışmamız gereken yeni bir hayat var önümüzde. zaman bunun için değil mi zaten; dayanma gücü veren, sabrı öğreten zaman. 

1 Nisan 2024 Pazartesi

bahar

 dün geceden beri içimde kuşlar uçuyor, kalbim pır pır...böyle kıpkırmızı bir seçim tablosunu da görmek varmış kaderde. umarım ele geçen bu güzel fırsatı harcamazlar. 

dün gece nisan bir şakası değilmiş...bahar gerçekten gelmiş. 

12 Mart 2024 Salı

emek

 



Geçen hafta bir mail aldım. Geçen sene benim anlaşmalı olduğum bir eğitim şirketinden grup olarak İngilizce dersi alan ama dersleri pek sallamayan yok iş temposu, yok ruhi bıkkınlıklar vs nedenleri ile derslere düzenli gelmeyen eski bir öğrencim atmış maili. "ben bu ingilizce'yi öğrenemedim. sizden özel ders almak istiyorum; lütfen bana ders ücret bilgisini ve günleri yazar mısınız" diyor. ne cevap yazacağımı bir süre düşündüm çünkü özel ders ücretleri en son duyduğumda 800 ila 1.500tl arasında uçmuş bir fiyattaydı. bu rakamları istemek için ağzımı açsam dilim dönmez, bir türlü telaffuz edemem ben utancımdan ama millet çatır çatır bu meblağları istemekteymiş. haftada iki ders alması gerektiği de düşünülürse, nereye varır bunun sonu diye düşünüp, böyle fiyatları istemeye utanıyorum. "hadi" dedim "nasılsa online dersler, 500tl bence uçuk ders ücretlerinin yanında oldukça makul bir rakam" diye düşünüp, bu fiyatı ve günleri yazarak maili cevapladım. ertesi gün karşı taraf elini arttırdı:  "grup yaparsak fiyatınız ne kadar olur." bu şu demek bence: "aaaa hayatta ingilizce öğrenmek için 500tl vermem; yanıma iki kişi daha bulayım ki ücreti bölüşelim." "taksimiyim ben ya. taksimetreyi açtırıp, en uzak mesafeye gidip, ücreti bölüşeceksiniz. sana kaça dediysem onlara da o kadar olur kardeşim. ne bu ya...gündeliklerini dolar kurunun artışına bağlamış gündelikçiler kadar forsum yok mu benim. bir sene içinde neredeyse her ay arttırdıkları gündelik temizlik fiyatları 2 bin tl'ye ulaşmışken ve kimse kendilerine 'hadi len ordan, bal döküp de yalıyor musun? ne demek gündelik temizlik ücreti 2 bin tl demedikleri için kapanın elinde kalan temizlikçi kadar forsum yok mu benim de ders ücreti pazarlığı yapıyorsun a akılsız öğrenci. emeğimin değeri bu kadar mı yok; ben sana nefes tüketeceğim ya...yok size indirim mindirim" diye yazmak istedim ama tabii yazamadım. grup dersi yapıp, ders ücretini üçe bölüp saatini neredeyse 200tl'ye falan getirmeyi hesapladığını düşündüğüm eski öğrencime şu maili attım: "benim size yazmış olduğum fiyat sizin için özel fiyattı. grup olursa size 500tl, diğerlerine ise 750tl olur" no indirim yes bindirim; sorry but not sorry. 

28 Şubat 2024 Çarşamba

koptu valla

 



evvvveeetttt sonunda dananın kuyruğu koptu valla. tahmin ettiğimden çok daha hızlı, çok daha rahat, çok daha kolay hani su gibi aktı gitti derler ya öyle aktı gitti bütün tez savunmam. böylece bir klişe daha test edilip onaylanmış oldu; "bir şeyin olacağı varsa olur, çok da şey etmemek lazım". bundan sonra emekli, iki masterlı, kedili köpekli, dalmalı, koşmalı, terliğimizi ayağımızın ucunda sallayarak şezlongumuzda yayıldığımız güneşli günlerle hayatımıza kaldığımız yerden devam edip yeni maceralara atılmak için uygun rüzgarı bekleyeceğiz.