30 Ekim 2021 Cumartesi

bak yine

 


Bak yine yaptım, yapıyorum...kendimi saçma bir rutinin içine soktum kendime hiç vakit ayıramadım. Ne buraya ne de kara kaplı günlüğüme uzun zamandır bir şeyler çiziktiremedim. Oysa sürekli dertleştiğim, uyanık kaldığım (yok ben uyurken de yapıyorum: bir şey sorucam? uyurken kafanızın çalıştığını hissediyor musunuz? bana uzun zamandır şöyle bir şey oluyor. biliyorum uyuyorum hatta rüya gördüğümü de biliyorum ve kafamın sorular ürettiğini hissediyorum. Soru soruyorum kendi kendime bunu hissediyorum yani uyurken de bir şeyleri çözmeye çalıştığımı hissediyorum, beynimi durduramıyorum. neyse işte böyle garip bir ruh hali) her an konuştuğum iç sesimle bu dertleşmelerimi kağıda döksem, dökebilsem ne güzel olacak. Bir zaman sonra insanın kendisinin nereden nereye geldiğini görmesi güzel oluyor. 

Bu aralar yukarıda neler oluyorsa; artık hangi gezegen hangi gezegene yan baktıysa ve hangi yıldızın kuyruğuna bastıysa içimde bir huzursuzluk, böğrüme oturmuş bir sıkıntı var. Belli bir nedeni yok. Çok şükür işimde gücümdeyim. Göz doktoruna, dişçiye ve jinekoloğa gitmem lazım ama bir süre daha erteleyecek gibi duruyorum. Aslında ertelemesem iyi olur çünkü zaten erken menapoza girme durumum vardı kaç senedir, bu olduğumuz iki aşının adet kesilmesine yol açtığı konuşuldu birbirinden alakasız iki üç ortamda. Söylenen o ki kadınlarda farklı sürelerde -kimi iki ay kimi üç ay- regl aksamasına yol açmış bu aşılar. Eğer böyle bir yan etki varsa benim zamana yayılacak olan erken menapozum tası tarağı toplayıp çoktan beni terk etti. Ağustos'tan beri regl olmuyorum. Hiç buna üzüleceğim aklıma gelmezdi; zamanı gelince insanın regli bile kıymetli oluyor, arkasından yas tutuyormuş. Bunun yanı sıra uzun zamandır diş eti kanamam var. Dişlerimi fırçalarken hep kanıyor, yakında dişlerimi de topluca elime alacağım galiba. Bir de gözler iyice gitti. Bu master ve online derdine sürekli bilgisayar karşısında olmak hem yakın hem uzak derecelerimi arttırdı galiba. Yakın için şimdilik kitap vs okurken gözlüğe ihtiyacım yok ama mesela bıyıklarımı almak için aynayı çok yakında tutunca göremiyorum; uzağa tutunca da net göremiyorum. İki gece önce kardeşimle "Dune" filmini izledik; altyazıları açmıştık, baktım görmek için gözlerimi kısıyorum. Onlara bakayım derken filmi kaçırıyorum. Dedim "kapatalım şu alt yazıları, ben filmi kaçırıyorum". 

Ah insan böyle böyle yaşlanıyor demek. Ne kadar spor yaparsan yap, ne kadar iyi beslenmeye çalışırsa çalışsın bazı şeyler seni sonsuza dek terk ediyor, arada bir kart atıp halini hatırını bile sormuyor. 

24 Eylül 2021 Cuma

oradaydım

artık tamamen ikna oldum...kesinlikle beni okumuyorsun. o yüzden rahat rahat yazabilirim. birkaç gün önce sana o kadar yakındım ki ruhun duymadı. işyerinde dolaştım, ofisinin kapısının önünde durdum. oradaydım yani sana beş adım yakın. kapıyı birden açsan ve beni karşında görsen amma sürpriz olurdu ama olmadı. iyi ki de olmadı. birkaç gün boyunca sana uğrayıp "merhaba" desem diye düşündüm; sonra vazgeçtim. son kez mecburen senin işyerinde bulunmam gerektiğinde evren bana sürpriz yaptı; seni koridorun sonunda bir odadan çıkarken gördüm. sen de biran benim olduğum tarafa baktın ama maske sağolsun hiç anlamadın benim ben olduğumu. görünüşünde hiçbir değişiklik yok ama fikirlerin, hayatın, rutinlerin değişti mi bilmem. yalan yok sende nelerin değiştiğini bilmek isterdim. kader denk getirmedi, yan yana teğet bile geçmedik. iyi de oldu bence. sen olduğun yerde kal; ben hala ait olduğum yeri arıyorum. bulduğum zaman orada kalacağım. 

29 Ağustos 2021 Pazar

serbest düşüş

 yine yapış yapış bir sıcak başladı. sabahları erken kalkamıyorum bir süredir. sıcak garip bir ağırlık mı veriyor göz kapaklarına yoksa bir süredir hayli hareketli rüyalar görüyorum onlar mı yoruyor da uyanamıyorum bilmiyorum. mesela bu sabah gördüğüm rüya da yine bir garipti. bir eve taşınmışım ama ev mi otel mi belli değil. içinde bir merdiven var, inince alt kata başkasının dairesine iniyorsun. sokak kapısı çinkodan ve kocaman bir asma kilit var. sonra içerde otururken; galiba annemle oturuyoruz, balkon gibi bir yerden iki kadın ve bir adam beliriyor. sarışın orta yaşı geçkin kadın, "evi boşaltıyorsun!" diyor ben de diyorum ki "kontratı yeni yeniledim". onun yanındaki kadın da "ah ah hep annemle emlakçının işi bunlar; sen haklısın, dur ben halledicem" diyor. sarışın kadın "çıkacaksın"diyor. sonra bir bakıyorum sokak kapısı ardına kadar açık. kedilerden Milka ortada yok. merdivenlerden iniyorum. bir sürü daireden geçiyormuşum gibi geliyor sonra kendimi bir marketin mal kabul kısmında buluyorum. ne alaka ama rüyalarda alaka sorulmuyor. biri diyor ki "kediyi buldum!", "nerde?" diyorum, "şurada arabanın yanında" diyor. bakıyorum. "o kedi değil ki küçük bir çocuk" diyorum. "arabanın içine aldılar o zaman" diyor ben arabaya doğru koşarken araba gidiyor. "ah" diyorum "keşke tasma taksaydım nasıl bulacağım şimdi diye sızlanırken" biri diyor ki "var mıydı belirgin bir özelliği?". "evet, gözlerinden birinin merceğinde minik bir siyah leke vardı" ) sonra sıkıntıdan gözlerimi açtım. açar açmaz da Milka'ya baktım. konsolun üstünde pencerenin önünde yatıp serinlemeye çalışıyor fok balığı görünümlü kedi. (var mı rüya tabirinden anlayan? ne demek ki bunlar? ne kahve falından ne de rüya tabirinden anlıyorum. allah beni bildiği gibi yapsın).

Ne yazıyordum ki... hah...okul başlamadan biraz daha sabah yürüyüşleri yapabilsem ne güzel olacak. hiç kışın yaz gelsin diyen insan olmadım ya da tam tersini dilemedim. ben net sonbaharcıyım bunu bir kere daha kesin olarak anladım bu sene. eskiden ağustos'un 15'i dönünce havaya garip bir sonbahar kokusu çökerdi ama bir kaç yıldır o kokuyu alamıyorum. havanın bile kokusu değişti; kokmayan hava sahamız var. Tez zamanda şakır şakır yağmur yağsın. gerçi okul açılmadan on gün tatil yapıp bu senelik yaz sezonunu kapatacağım ama olsun yağmurda da denize girerim ne olcak. 

"eylül ayının müthiş bir aurası var ya sanki her şey kendiliğinden yoluna girecekmiş gibi hissettiriyor insana... ben bir eylül ayı bağımlısıyım" yazmış biri, biri de instagram story'sine post olarak koymuş. doğru valla. ben de öyle düşünüyorum. hatta benim için eylül yeni yıl gibi bir şey. mesleki deformasyon bu işte. eylül ile yeni yıl, yeni dönem, yeni sezon başlıyor benim için. şu 6-9 eylül mevzusunu da atlatınca evde tatile gidinceye kadar çok pis temizlik yapıcam. gereksiz çer çöp yallah dışarı. bir çeşit arınma, yeni başlangıçlar yapma zamanı. eskiden bir kızım olsa adını eylül koyacağımı düşünürdüm sonra çok patates, mıymıy bir kız öğrencim oldu, "aman" dedim "bir de böyle bir kızım olursa, atsam atamam satsam satamam, dertleri beni gerer". neyse o işler de bitti. çoluk çocuk mevzusu da kalktı ortadan. iyi oldu. hiç benlik bir şey değilmiş. şimdi kardeşimle beraber izliyoruz olanların nasıl total failure yaşadıklarını. çocuk yetiştirmek de şirket yönetmek gibi; ön görün iyi değilse bir süre sonra konkordoto ilan etmen kaçınılmaz oluyor. her iki taraf da madur. ben bu yerel küçük işletmeci halimden memnunum. kendi yağım ile kavruluyorum. 

artık her şeyden ve herkesten beklentin beklentisizlik. yoluna girmesini beklediğim bir şey yok. en uzak planım bu kafamdakilerin serbestçe düştüğü bu yazı bitince proposal'ımın düzeltmelerini yapıp, biraz daha çalışıyormuş gibi yapıp vicdanımı susturmak bir de canım kısır istiyor. gözüm yerse kendimi masanın başından kaldırıp köftelik bulgur almaya gidip koskocaman bir kase kısır yapmak. galiba gluten alerjim var. şimdi de bu var; vegan ya da gluten alerjili olmak. ben de zaten az yerdim ama hepten bıraktım et yemeği. veganım demiyorum çünkü peyniri ve yoğurdu bırakamıyorum. kilo yapıyor diye pirinç vs de yemiyorum. bu yüzden bulgura kaldım ama o da midem de yanmaya ve şişkinliğe yol açıyor. iyice yiyebileceklerim sınırlandı. sabahları yemek yemeyeyim diye yulaf ve granola yiyorum. bu sabah da öyle yaptım; şimdi çok fena midem yanıyor. ilaç da aldım halbuki. aslında gidip mideme hortum sallandırtmam lazım galiba ama hiç canım istemiyor. neyse zamanı gelir bakalım onunda.

kimse yorum yazmıyor diye ezikliyordum kendimi meğersem yorumları ön onaydan geçiriyormuşuz. daha önce de vardı belki de ben unutmuşum. yirmi yorum vardı görmediğim ve bu yüzden cevap yazmadığım. bir beş tanesi abuk subuk çince mi korece mi japonca mı olduğunu anlamadım onların alfabesinden birşeyler. oh oh uluslararası takipçim olmuş demedim tabii direk sildim. diğerleri için de çok özür dilerim. online ders verebiliyorum ama yazdıklarım hakkındaki yorumları daha yeni görebiliyorum. bu yüzden bir şey yazmadıysam görmediğimdendir. 

umarım kendi kendime sayıklama isteğim azalmaz, yazmayı özlemişim. 


p.s: beni okuyor musun acaba? ya da senden bahsettiğimi anladın mı bir önceki postumda? bana bir şekilde ulaşamazsan (çünkü her bir yerden sildim ve silindim biliyorum) okumadığını anlayacağım. o zaman da hayat bir daha yollarımızı kesiştirecek mi diye bekleyeceğim. kendi kendimize böyle oyunlar yaratmazsak daha da sıkıcı olacak hayat. çok özledim seninle konuşmayı; böyle ellerini kollarını oynatarak ve kolundaki kayışı hafif gevşek saat bileğinde döndükçe onu çevirip ağız dolusu bir şeyler anlatmanı. 


28 Ağustos 2021 Cumartesi

çığlık

 Neredeyse bir seneye yakın bir süredir yazmamışım. Halbuki ne çok şey yazdım. Günlüğüme yazdım, ödevlere yazdım, whatsupp mesajlarına yazdım ama hiçbiri içimde biriktirdiklerimi, eteğimdeki taşları döktürtmedi. 

Kendime bir dağ, bir zirve bulmam lazım ki tepesine çıkıp, her şeyin gelmişine geçmişine ana avrat küfredeyim, bağrımdan gelen çığlıklarımla yeri göğü inleteyim. Hatta ve hatta bir de şöyle ağız dolusu tüküreyim de sonunda "oh be" diyeyim. Küfretmek özgürleştirir. 


P.S: "hala okuyor musun beni acaba?".ya da "sen beni okuyor muydun acaba?"...hayatta üç beş tane cevabını öğrenmek istediğim soru var. bir tanesi bu. okuyorsan beni, bir yolunu bulup bana okuduğunu gösterirsin. Bul beni....