Çok uzun zamandır yazmıyorum. Tek neden koşuşturmaca. Ev okul özel dersler üçgeninde Haiyan kasırgasına tutulmuş Filipinler gibiyim. Bugüne not olsun diye olan bitenden aklıma gelenler bunlar:
*Bayram öncesi yıllardır uzun olan saçlarını kısacık kestirdim. Bayram için herkes danaya girdi, ben saça girdim; annemin birebir kopyası oldum çıktım. Bayram da ziyarete gelen annem ile girdiğimiz mağazaların çalışanları "kardeş misiniz?" diyip durdular. Be hey şaşkınlar! anneme iltifat ederken bana da ufaktan dokundurdular haberleri yok.
*Her sabah işe giderken ve akşam dönerken arabanın radyosunda tek kanal açık; açık radyo. İnsan bu radyodaki programları dinledikçe birçok farklı konu hakkında bilgileniyor. Özellikle sabah Açık Gazete de Ömer Madra ve Murat Can Tonbil'in yapmış olduğu iklim değişikliği ve çevre konularındaki haberleri dinleyince arabadan iner inmez bileklerimi kesip elbirliği ile mahvettiğimiz dünya üzerindeki tüm canlıların yok oluşunu görmektense biran önce bu dünyayı terk-i diyar etmek için içimde dayanılmaz bir istek duysam da bu radyoyu dinlemeyi seviyorum.
*Beş senedir otoparkta yan bloğun kapıcısı ile baktığımız kedimiz Pamuk öldü. Çok yaşlanmıştı ve dişlerinde olan problemler yüzünden yemek yiyemiyordu. Islak mamalarla beslemeye çalıştım ama son iki haftadır bizim bahçeyi terk etmiş, ortalıkta gözükmüyordu. Hiç aklıma gelmedi; kediler öleceklerini anlayınca ortadan kaybolurlar. Kapıcı güç bela onu bulup veterinere götürdü ama fayda etmedi, kaybettik. Daha önce onun o kadar zayıfladığını görüp ben götürmeliydim ama bir türlü vakit ayırıp götüremedim. Şimdi bahçe onsuz çok boş. Her gün arabaya yürürken bir yerlerden çıkıverecekmiş gibi geliyor, içim acıyor.
*Şu siyaset arenasında olan bitene akıl sır erdirmek mümkün değil. Akşamları yapılan oturumları dinliyorum ya da atılan tibitleri okuyorum, saçımı başımı yoluyorum. Ne kadar kolay her şeyi kendilerine malzeme haline dönüştürebiliyorlar. Son örnek Ahmet Kaya. O zamanlar hakikaten şimdinin muktedirleri nerelerdeydiler? Utanmadan "Ah!!! O da burada olsaydı keşke!" denilebiliyor. hayret ki ne hayret. İnsanın içini şişiriyorlar.
*Spora falan gittiğim yok. Canım da istemiyor. Şimdilik itinayla kilo almaya devam ediyorum. Hedefim çok şişman olmak. O kadar.
*Hayatımda ilk defa yazdığım bir yazı bir dergide yayımlandı. O kadar mutlu oldum ki Nobel alsam anca bu kadar sevinirdim. Görmemişin yazısı yayınlanmış tutmuş abartmış işte. Vakit ayırabilsem de bir tane daha yazsam, belki onu da yayınlarlar.
*Loto almaya devam. Yollarda habire bozuk para bulup duruyorum. Hani şu 'Meleklerle Yaşamak' kitabında "yolda bozuk para bulmak evrenden size bereket yağacağına işarettir" diyor ya, ben de habire bu bozukları topluyorum, evde bir sürü para oldu. Sanırım evrenin kastettiği bereket durumu bu; yoksa bana loto numaralarını falan göndermeyecek. Emekliliğine yıllar yıllar kalmış olan züğürdün tesellisi de böyle oluyor.
*Sosyal medyada herkes yılbaşı hazırlıklarına başladı. Daha ben IKEA'ya gidemedim. Çoktan yılbaşı süsleri kapılmıştır. Ağacı da erkenden kurmalı da yılbaşı havasına girmeli. Yahu bu yıllar neden bu kadar hızlı geçiyor. Daha yeni başladı 2013, 2014'e ne oluyor, bu kadar çabuk geliyor. Bu sene kendime söz; daha düzenli günlük ve blog yazacağım.
1 yorum:
Yazının yayınlanmasına sevindim böyle durumlar insanı gururlandırır tebrik ederim. Siyasetçiler için haklısın her konudan kendilerine pay çıkartmak konusunda üstlerine yok. Kedine çok ama çok üzüldüm. İnsanın yürekten bağlandığı minik dostundan ayrılması çok zor. Yeni yazılarını sabırsızlıkla bekliyor olacağım sevgiler
Yorum Gönder