Şaftım kaydı vallahi. Bu direniş, devrim işleri tevekkeli değil gençler tarafından yapılıyor. Biz değil otuz beş kırkına merdiven dayamışlar için, zor işler. Olan biteni düşünmekten, takip etmekten helak oldum, oluyorum. Eskiden gözümüzü açmadan gazeteyi açardık, kahvaltı sofrasında, şimdi tweeter açıyoruz. Fena aslında, hepimizin eli gözü cep telefonlarında, kafamızı kaldırıp, birbirimizin yüzüne bakmıyoruz. Bu yüzden pek bu tweeter işi hoşuma gitmiyor ama yapacak bir şey yok, haberler onda.
Neyse bu direniş işine benim evin su boruları da dahil olmak istedi ve "dirensuborusu!", "özgür halkların birleşik su boruları" dediler herhalde ki, geçen hafta evin su boruları su koyverdi, patır patır patladılar. Hal böyle olunca, su borularının değişmesi farz oldu.
Evde tadilat olması demek, evin inşaat alanına dönmesi demek, evde yemeğin olmaması demek, kedilerin ve köpeğin zorla bir tarafta, bir odada tutulmaya çalışılması ve onların tozdan etkilenmemesine çalışılması demek, belirtilen zamanda bitmeme ihtimali olan tadilat yüzünden sefil olmak demek ama benim için en önemlisi EVDE DUŞ ALACAK SUYUN OLMAMASI demek!!!
Geçen hafta başlayan tadilat, benim bütün beklentilerimi karşıladı. Bütün banyo, mutfağın bir kısmı kırıldı, odanın biri banyodan çıkan ıvır zıvırın konması için kapatıldı, yatak odasına geçiş durdu, olmayan salon kapısına mavi kalın naylon yapıştırıldı, mutfağa ve sokak kapısına geçiş balkondan yapıldı. Biz (sevgili, ben, bir köpek, üç kedi ) salonda komun halinde yaşamaya başladık. İnsan önce bir yadırgıyor, koltukta yatmaktan boynu falan tutuluyor ama bir süre sonra alışıyorsun. Kediler ve köpek hemen kendi saflarını belirledi, herkes kendi köşesinde yattı; sorun olmadı. Allah'ın birazcık sevgili kuluyum da hayvanlar birbiriyle geçiniyor yoksa ayvayı yemiştim. Zaten tozdan da fazla etkilenmediler; sorun olmadı.
Hani klasik bir geyik vardır ya "insan birşeyin değerini kaybedince anlar" diye. Banyomdaki duşun kıymetini onu kaybedince anladım. Eskiden ne zaman istersem hop aç duşu gir banyoya şeklinde yaşarken son zamanlarda bir damla sıcak suyun altında yıkanmak için gün saymak Çin işkencesi gibi bir şeymiş. Neyse Çarşamba akşamı en sonunda duşu taktılar. Allah'ım o ne büyük mutluluktu. Hayır utanmasam, sarılacağım duşa, o derece hasret kalmışım, sıcak suya. Ne zaman ki suyu açıp, kafamı soktum altına benden mutlusu olmadı dünyada.
O zaman daha da dank etti kafama; mutluluk bir şeye bağlı değil. Mesela şu Gezi parkı direnişi. Özgürlüklerimizin, özel hayatımızın kısıtlanmasının, yeşilin katledilmesinin farkındaydık ama sesimizi çıkarmak için küçük bir kıvılcım yetti. Bütün yaşadıklarımız evet hem korkunçtu hem de inanılmazdı ama sonuçta şu anda kendimizi inanılmaz mutlu hissediyoruz. Bir şeylerin değiştiğini, en azından değişebilme ihtimali olduğunu bilmek bile bizi mutlu ediyor ve bence bu yüzden kendimizi mutlu hissediyoruz. Daha önce kaybettiğimiz ve şimdi şimdi farkında olduğumuz gücümüzle barışıyoruz ve birbirimizle kenetleniyoruz. Çok güzel şeyler oluyor ve olacak.
Artık benim son moda bir banyom ve geleceğe dair güzel umutlarım var. Mutlu olmak için daha ne isteyeyim.
2 yorum:
Bir bebiş.... :))
Güzel bir paylaşım olmuş. Teşekkürler.
Yorum Gönder