31 Mayıs 2011 Salı

karga stajda / day 1

Kadınla adam restorandan içeri girerler. Yazın geldiğini müjdeleyen sıcak ama insanı bunaltmayan limonata gibi bir havanın hüküm sürdüğü güzel bir akşamda şööle Boğaza nazır, leziz balıklar yiyerek birbirleriyle keyifli zaman geçirmektir niyetleri. Son derece nazik bir garson yanlarına yaklaşır siparişlerini sorar:

Kalamar tava
Karides güveç
Gelincik Böreği
Levrek Buğulama
Deniz ürünlü risotto
Tatlı tabağı

Garson teşekkür eder ve siparişleri mutfağa göndermek üzere pos makinasına yaklaşır. O sırada mutfakta gelen yirmi kişilik grubun beşamel soslanacak krepleri hazırlanmış fırına konulmak üzeredir. Bir kenarda ise yine aynı grubun soğuk meze tabakları servis edilmek üzere hazırlanmış, banketin üzerinde beklemektedir. Yıllarını mutfağa vermiş ağır, oturaklı ama konuşunca içindeki çocuğu hemen dışarı salıveren büyük şef (mutfak diliyle executive şef) banketin dışında ordusuna doğru zamanda saldırı emrini vermeye hazırlanan bir komutan edasıyla misafirlerin yerleşmelerini, içecek servislerinin yapılmasını bekler. Zaman gelince emri verir:"Grubun soğukları gitsin. Servis!!!". O andan sonra mutfakta herşey birbirine girer. Sürekli zili öten pos makinasından siparişler yağmur gibi yağmaya başlar. "Yıldıııız iki duble kalamar tava, iki tereyağında karides, levrek buğulama. Pastacı grubun profiterollerini hazırla."
30 metrekarelik mutfakta bir koşturmaca başlar. "Krepler hazır, domatesler nerde, kalamarlar çıktı mı? Ablacım bak kalamarı atınca çok sallamıcan tamam mı? Sonra unu dökülüyor birşeye benzemiyor. Tabakları silin. Tatlı tabakları hazırlansın. Servis!!!!"
Banketin dışında durup, mutfakta olan biten herşeyi sanki kontrol etmiyormuş gibi gözüküp aslında tüm olan bitene hakim olan büyük şef, bir kartal edasıyla giden tabakları kontrol eder. "Veysi, masa 17'nin fenerini servis ettin mi? Risottoyu unutmayın ha! Kim bakıyor kuzu kola? Düğün menüsünü tadacaklara hazırlandı mı pilaki. Hadi bakiyim."
Saat altı ile on buçuk arası mutfaklarda hava işte böyleyken, dışarda oturanların hiçbirşeyden haberleri olmadan, havadan sudan, başlayan ilişkilerinden, ilişkilerinin gidişatından, ilişkilerinin bitişinden, borsadan, pazardan, manavdan, mağazalardaki indirimlerden, Mine hanımın yeni bluzundan, Ayşe'nin geçen gün kaçan çorabından, "ah benim iki yaşındaki kızda da aynı şey şekerim, illa tutturuyor birşeyi. Yapmayınca da avazı çıktığı kadar bağırıyor. İki yaş sendromu diyorlar. Seninki nasıl?"dan, Fener'in şampiyonluğundan, Aziz Yıldırım'ın büyüklüğünden, havanında bir türlü ısınamamasından ve daha pek çok şeyden konuşurlar da konuşurlar. Halbuki tüm bu misafirler bilseler restoranın kalbi mutfakta neler neler olmakta, o koca harlı ocakların başında ne terler atılmakta ve görseler bir anda ortalığı kaplayan stresin elle tutulacak kadar somut birşey haline geldiğini tabaklarında yemek bırakırlar mı hiç?

26 Mayıs 2011 Perşembe

bir başlangıç bir bitiş

Benim için yeni başlangıçların yeni kararların zamanı hep sonbahar olmuştur. Neden bilmem. Herhalde çocukken annemin yeni ders yılı öncesi çalışma odalarımızda kardeşimle bana dip bucak temizlik yaptırmasından. Bir önceki seneye ait kitaplar toparlanır, işe yarayanlar temizlenir, yaramayanlar birilerine verilir, notlar, kağıtlar, ıvız zıvır ne varsa toparlanır, düzenlenirdi. İşte ben de bu seneye kadar her zaman böyle dip bucak bir temizliği sonbaharda yaptım. Hem fiziki hem ruhani anlamda sonbaharlarda yenilendim. Ancak bu sene bu meşhur temizliği baharda, yazın yüzünü yeni yeni gösterdiği şu günlerde yaptım.
Bu haftasonu dört aylık Mutfak Sanatları Akademisi maceramın sonu olacak. Su gibi geçip giden ve beni her açıdan değiştiren bu yolculuğun bitiminin hemen ardından yepyeni ve bir öncekinden daha farklı bir başka macera başlayacak. Tüm bu bitişler ve başlangıçlar arifesinde kendime verdiğim şu bir haftalık arada evimi ve ruhumu dip bucak temizledim. Şimdi artık fazlalıklardan, kirden tozdan kurtulmuş bir halde taptaze bir bahara, sıcacık bir yaza başlangıç yapacağım. Cebimde yeni tanıdığım dostların sıcaklığı, yüreğimde taze umutlarla farklı bir dünyayı tanımaya hazırım.
Herşey güzel olacak...ya da en azından ben öyle olmasını diliyorum.

20 Mayıs 2011 Cuma

kurt

Oldum olası bilirdim beyaz ışığın tehlikeli olduğunu. Beyaz ışığın altında bütün kusurlar, kıllar tüyler ve hatta beyazlamış saç telleri de ortaya çıkar daha doğrusu çıkarmış. Geçen gün okulda ellerimi yıkarken acı gerçekle yüzleştim. Kafamın tepesindeki saçlar pişmaniye kıvamına gelmişler. Eskiden tek tük olan beyaz saçlar minik bir koloni oluşturmuşlar tepemde. "Bir siz eksiktiniz!!!" dedim içimden. Yılların geçtiğini, gözlerimin yanlarında giderek daha fazla sayıda oluşmaya başlayan kaz ayakları gibi siz de hatırlatın.
Şöle omzumun üstünden geriye dönüp baktığımda aslında ne çok ve fakat ne de az şey yapmış olduğumun farkına varınca midemin yanmasını arttıran acı, uzun zamandır içimdeki yaşam sevincini de öldürmüş halde. Size de oluyor mu bilmem ama ben kendimi hep debelendiğim ve bir türlü içinden çıkamadığım gibi gittikçe dibe battığım bir bataklıkta hissediyorum. Belki kurtulurum ümidiyle hep bir hamle yapıp sonrasında boğazıma kadar batıyorum. Ne zamandır böyle bilmiyorum. Ama en az bir senedir böyle. Sürekli herşeye reset atmak istiyorum. Kariyerime, özel hayatıma herşeye ama herşeye şöyle sıkı bir reset atsam bu içimdeki, midemin ortasındaki sıkıntı gidecek, bulutların ardına saklanmış güneş ortaya çıkıverecek ve bir daha o güneş hiç gitmeyecekmiş gibi geliyor. Hadi en kötüsü hep bulutlu değil de güneşli ve parçalı bulutlu hissedecekmişim gibi geliyor. Tabii sadece hissiyat. Bunu gerçekleştiremediğim içinde bu sıkıntı sürekli içimi kemiren bir kurt gibi.
Artık huzurlu olmak istiyorum, kış güneşinde tasasız yatan bir kedi gibi mayışmış, dertsiz, derdi olsa da "hayat sana güzel be! bu da geçer!" demek istiyorum. Arada gezindiğim o boglardaki gibi kocasıyla çok mutlu, çoluk çocuğa karışmış, yesyeni ve kocaman ve güzel ve modern evinde oturan, hobilerine vakit ayıran, herkesin sevdiği, el attığı herşey beğenilen, gezip tozan ama aynı zamanda kariyer de yapan kadınlardan olmak istiyorum. İşi sürekli rastgiden, gitmese de dayanacak bir dalı olanlardan olmak istiyorum.
Çok şey mi istiyorum? Peki tama çok şey istiyosam o zaman hiç değilse biri içimde beni kemiren bu huzursuz kurdu öldürsün.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

bir yaprak olsam

Havadan mıdır nedir bööle bir yaprak olasım havada süzülesim var. Şeytan yine mevsimsel olarak her bir şeyi ittir ettirmeyi fısıldıyor kulağıma. Bırak herşeyi diyor, uğraşma, kastırma artık hiçbirşey için, nasıl gelmişse öyle gitsin diyor. Hayaller hayaldir, şartlar oluşmuyorsa kastırma işte bu kadar diyor kulağıma fısır fısır. Bu aralar onu çok dinleyesim var. Herşeyi bırakıp rüzgarda uçan bir yaprak gibi amaçsız uçasım var.
Bilmem ya havadan ya da çok yoruldum ben.

11 Mayıs 2011 Çarşamba

benim de elimde kasetler var

Yine uyuz seçim dönemine girdik günler öncesinde. En sinir olduğum memleket hallerinden bu dönem. Ama bu seçim dönemi herhalde tarihin en rezil seçim dönemi. Miting alanlarında bütün liderler avamlaştı, söyledikleri sözler ne siyasete ne de mevkilerine yakışır şeyler. Yazık valla. Ülkeyi yönetenler böyleyse vatandaştan nasıl düzgün, medeni insanlar olmaları beklenebilir ki. Bir de ilk defa bu seçimlerde kasetler çıktı meydana. Kimbilir kimler nasıl becerdilerse milletin odasına gizli kameralar koyup, bir takım görüntüler elde etmişler. Yani yememiş içmemiş oturup kafa yorup, plan program yapıp bu görüntüleri elde etmişler. Yazık böyle şeylere kafa yoracaklarına daha akıllı mantıklı şeylere kafa yorsalardı herkes için daha güzel olurdu.
Hal böyle olunca eskiden rüşvetle dönen şeyler şimdiler de şantaj kasetleri ile yaptırılmaya başlandı. Valla kimse benim tepemi attırmasın ben de elimdeki kasetleri çıkarırım ortaya.
Bir dolu kaset var bende de. 80 çocuğuyuz, bir kutu kaseti dökerim ha. Ona göre..

6 Mayıs 2011 Cuma

5 Mayıs 2011 Perşembe

sevgili hızır ile ilyas

Sevgili Hızır ile İlyas,
Bakın baştan anlaşalım "benim adım Hıdır, elimden gelen budur!" ayağına yatıp, bu sene beni es geçmeyin. Ben bu sene es geçilmeyi değil torpil yapılmayı rica ediyorum. Şimdi göreviniz (eğer kabul ederseniz seçeneği yok maalesef) elele verin ve aşağıya yazacağım dilekler için tüm gücünüzü kulanın:

1- Süper loto ve sayısal devretmiş. Bu hafta çıkacak numaraları bana mail atarsanız sevinirim. Merak etmeyin paramı çarçur etmeyeceğim. Söz veriyorum.
2- Sağlık ve mutluluk istiyorum. Çok şükür sağlığım yerinde de biraz daha mutlu olsam pek fena olmaz. "Mutluluk senin içinde" klişesini de almayayım mümkünse. Neyse siz anladınız benim ne demek istediğimi.
3- Msa bitiyor ve hala benim staj yerim belli değil. Şöyle kaliteli ve kendimi geliştirebileceğim bir restoranda staj yapmak istiyorum. Bunu da ayarlayıverin bir zahmet.
4- Kardeşceğizime de güzel bir ev istiyorum. Bir de eğlenceli bir hatun.
5- Son bir dileğimde şu internetimize musallat olanların elleri ayakları tutulsun, salak saçma filtreleri şifreleri bizlere uygulayamasınlar inşallah.
6- Ha bir de İzmir'e taşınayım istiyorum.
7- Ha birşey daha var. Acun'nun adasına gidip Nihat Doğan'ı bir pataklayıp sonrasında da o güzel denizde doya doya yüzmek istiyorum.

Hadi bakayım gösterin kendinizi. Umudum sizlersiniz. Karşılığında da dileyin benden ne dilerseniz.

Sevgiler,

Karga

2 Mayıs 2011 Pazartesi

national geographic günleri


Yaklaşık bir aydır National Geographic tadında günler yaşıyoruz. İlk kez sevgili komşum ekmekçikız kara karga hanımdan bahsedince haberim oldu kendisinden. Benim gibi kara karga bir hanım beyi ile apartmanımızın önündeki ağaca yuva yapmıştı. Haberi alır almaz kendileri ile selamlaştım. O gün bugündür her sabah kahvaltı etmeden önce kendileri ile selamlaşıp öyle başlıyorum güne, akşamları da işten dönünce bir kez daha selamlaşıyoruz. Pazar günü kardeşceğizimden dürbününü istedim, kara karga hanım ile daha yakından hasbıhal edelim diye. Koca dürbünle daha yakın markaja aldım aileyi. (Umarım karşı apartmandakiler de onları yakın markaja aldığımı düşünmezler.) Niyetim minik kargaları görmek ancak daha ortada bebişler yok. Arada bu şaşkın bayan kara karga acaba boşu boşuna mı tünüyor o ağacın tepesinde diye düşünüyorum ama azimliyim, göreceğim bebişleri.
Ama şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Kara karga hanımın beyi pek iyi bakıyor kendisine. Bulduğu yemekleri getirip elleri ile yediriyor hanımına sonra da "bebişlere ben göz kulak olurum sen bir havalan" diyip gönderiyor. Bizim kız şöle bir beş dakka çevre apartmanlardaki arkadaşları ile lak lak edip yine bebişleri beklemeye gelinceye kadar yuvanın kenarında durup bakıyor bebişlere. Biraz sonra hanımı gelince üç beş laflıyorlar sonra bey pırrr gidiyor. Kara karga hanım ise şakır şakır yağan yağmura rağmen yavrularını bırakmıyor.
Bu national geographic günlerinden çıkan anafikir kocanın iyisi karga bile olsa belli olur, eğer anne isen karga bile olsan yağmurda da çamurda da yavrularını korursun.

sonunda bahar mı ne?

Valla sanırım hava bizimle oynamayı bırakıp havanın bahar havası olmasında karar kıldı. Sabah azıcık kışlık yüzünü gösterse de şu an itibariyle mis gibi bahar havası var dışarıda. Bundan sonra böyle olsun please Mr. The Weather!!!!
Bakalım bu ay nasıl bir ay olacak. Şaka maka ya allah diye başladığı msa maceram ay sonu itibariyle bitiyor. Arkasından ver elini staj. Hemen hemen herkesin staj yeri belli olurken benim staj yerim hala daha belirsizliğini koruyor. Büyük bir merakla staj yerimi bekliyorum. Umarım kendimi geliştirebileceğim bir yer olur.
Okulda bir dönem daha bitti. Önümüzdeki üç hafta sınavlar var. Artık rahatım. Aslında normal zamanda da rahatım da derse girip karşımda hala "soon" ile biten cümleyi gelecek zaman yapısı ile kurmaları gerektiğini bilemeyen arkadaşları görünce kendimi rektörlük binasından aşağıya atmamak için zor tutuyorum. (Gelecek zaman yapısı ingilizcedeki en kolay zaman yapılarından biridir. Eğer bu yapıyı anlayamıyorsanız hiiiç ingilizce öğrenmeyin derim. nitekim dilim döndüğünce bu arkadaşlara da yanlış yerde olduklarını anlatmaya çalıştım. Ama nato kafa nato mermer.) Neyse bu konulara girmeyelim dönem bitti, önümüzdeki maçlara bakalım.
Anlayacağınız bu mayıs ayı son dönemeçlerin ayı. Msa'nın son dönemeci, ofisteki rehavet dönemine girmeden önceki zamanın son dönemeci. Umarım virajı iyi alırız.