Herşeyin ilki zor... Okulun ilk günü, tatilden sonraki ilk iş günü, yeni ayakkabıyı giymenin ilk günü ( mutlaka vurur çünkü ), yazı yazmanın ilk günü... Bloguma yazı yazmayı sürekli erteleyip durdum çünkü ne yazacağıma tam karar verememiştim. Bir sürü karalamadan sonra bu işi biraz daha uzatırsam blogumun kapatılacağını düşünüp oturdum bilgisayarın başına.
Aslında benim için oldukça zor bir iş bu çünkü ben bir teknoloji özürlüyüm. Teknolojik şeyler çok canımı sıkıyor ve onları mümkün olduğunca basit şekilde kullanıyorum. Cep telefonumu sadece mesaj atmak, birini aramak ya da arayana cevap vermek için kullanıyorum. Bilgisayarımı ise msn, maillerime bakmak ve daktilo niyetine kullanıyorum. Belki "e o zaman niye blog açtın?" dersiniz; bu soruya cevap olarak verilecek nedenlerden bir tanesi biraz olsun teknofobikliğimi üzerimden atmak. Hatta bu yolla çeşitli atraksiyonlar öğrenip olurda günün birinde renkli gözlü kıvırcık bir beye hava atabilir, "aman da bu kız neler biliyormuş" diyerek göz bebeklerinin kalp şekline dönmesine yol açabilirim.
Hayal işte! ama neden olmasın. Olumlu düşünüp gerçekleştiğini gözümün önünde canlandırmalı ve istemeliyim. Son günlerde herkesin kısık gözlerle mırıldanarak dolaşması şu "Secret" denen kitap+film yüzünden sanırım. Ben dahil herkes kitabı ikişer kez okuyup hayallerine nasıl kavuşacağını öğrenmeye çalışıyor. Gerçekten işe yarıyor mu yoksa 21.yüzyıl insanını gaza getirmenin yeni yöntemimi olduğuna daha tam karar veremedim ama bugün öyle birşey oldu ki eğer bu işte "secret"ın parmağı varsa helal olsun, kimse beni tutmasın.
Olay şu; geçen hafta Cuma öğleden sonra çok keyifli bir arkadaş toplantısında cep telefonum çaldı. Arayan üniversite sekreterimizdi ve benim Mayıs başında yapılacak bir toplantıda raportör olarak görevli olacağımı bildirmek için arıyordu. Ben ve raportörlük...başımdan aşağı kaynar sular döküldü; bütün keyfim kaçtı çünkü ben not alamam, birini söylediğini yazamam ve on senelik öğretmenlik hayatım boyunca bütün genel kurullarda bu işten bileğimin hakkıyla kaçmayı başarmışken şimdi alakasız toplantıda ben bu işi yapamam. Ne yapsam ne etsem de bu işten sıyrılsam diye düşünüp durdum ama baktım bir çıkış noktası yok "ne yapalım, görevdir, yapacağız" diyerek kaderime razı oldum ama bir yandan da kendi kendime bu iş için benim ve birkaç kişinin daha adını alanların bir şekilde bu işten vazgeçeceği hayalini kurdum.Veeee bugün Aysen hanıma ( bu toplantı için bizim ismimizi veren kişi ) toplantıyla ilgili bir haber var mı diye sorunca bana "Hocam sizin isminizi verdik ama size görev vermemişler "demez mi. Kollarımı açarak resmen kadının kucağına uçtum ve onu öpücüklere boğdum. Sabah sabah kadın feleğini şaşırdı. Artık rahatım ama dedim ya bu işte "secret"ın parmağı varsa sağolasın "secret". Şimdi gideyim de renkli gözlü, kıvırcığın hayalini kurayım.
2 yorum:
hoşgeldiniz.. yazılarınız giriş yazısı kadar akcı ve güzel olacaktır eminim... sabırsızlıkla bekliyoruz..
Renkli gözlü kıvırcık senin hayalini kursun gamlı baykuşum :)
Yorum Gönder