bir insan diğer bir insana ev olur mu? ya da hadi şöyle sorayım bir insan diğer bir insanı görünce evini bulmuş, eve dönmüş gibi hisseder mi?
ben hisset(miş)tim.
evim yıkıldı benim.
daha bebek adımları atıyorken, henüz el yordamıyla ilerliyorken ama da bana sanki uzun zamandır tanışıyormuşuz, eksik yanım onunla tamamlanmış ve ne zaman bana sarılsa her ne olursa olsun koşa koşa sığındığım evimin hissiyatını verdiği için hep hayalini kurduğum kendi minicik, biricik ailemi, evimi bulduğum hissini veren kişi, çok ama çok kısa bir süre önce artık bir sinir krizi sonucu mu, bir anksiyete atağından dolayı mı yoksa belki de aslında karakteri icabı dışı kırmızı tuğlalı ve sarmaşık kaplı muhteşem, sofistike, karakterli bir ingiliz villası gibi gözükürken bildiğin ucuz malzemeden yapılmış, bir vursan sıvaları dökülecek kadar zayıf, dayanıksız olduğundan mıdır nedir beni hayatından sümük gibi fırlattı attı.
hani burnunuzun bir kanadını tıkar sonra da tüm gücünüzle "hıh"dersiniz ve saniyenin bilmem ne kaçı hızla burnunuzdaki sümük betona yapışır ya işte hayallerim, ona olan hislerim ve ben o sümük gibi yere yapıştık kaldık gönderdiği mesajı görünce.
bakakaldım yazanlara...yazdığı o kısacık ama bütün bıkmışlığını, öfkesini, sinirini, sabırsızlığını yansıttığı metni okudukça bütün kelimeler, harfler kocaman kocaman oldu gözümün önünde. yooo yanlış anlamayın ne kavga etmiştik ne de aramızda bir gerginlik vardı hatta bir gece önce birlikte yapacağımız kısa tatil için ne kadar heyecanlandığımızdan bahsetmiştik. tamam öncesinde sakin sakin konuştuğumuz bir durum olmuştu ama o sadece bir durum tespitiydi. demek onun için farklı bir "durum tespiti" olmuş.
günlerdir kendimi bir yerlere sığdıramıyorum...şu yaşadığım ada dar geliyor bana hani kanatlarım olsa uçucam uçucam uçucam…hayatımın geri kalanında durmadan uçsam anca içim soğurmuş gibi geliyor. kafamdaki cevapsız sorulara yenilere eklendi (kardeşim yapmayın böyle ama ya...o cevapsız sorular ne kadar ağır biliyor musunuz? atlas mıyım ben ya dünya kadar cevapsız soruyu hayatım boyunca taşıyayım. benim de bir istibdat haddim var.)
bir sümük olarak kendimi yerden koltuğa taşıyabilmişken ve tavana boş boş bakıp cevapsız sorularımın listesini gözden geçirirken ve yıkılan, kaybettiğim "evim" dediğim kişiyi düşünürken aslında çoookkk uzun zamandır zaten kendi kendimin evi olduğumu aslında hep yapmam gerekenin ve yaptığımın kendime ev olmak olduğunu, ne zaman canım sıkılsa, bir yere gidip saklanmam, düşünmem ve bir şeyleri çözmem gerekse kendi içimde bunu hallettiğimi ve halletmem gerektiğini farkettim. artık kimsenin bana "ev" olmasına gerek yok. kendimden başka kimse benim güvenli, sıcak, rahat ve korunaklı evim olup beni koruyup kollayamaz bana destek olamaz.