canım tina hanım'cım...parmaklarım istemeye istemeye sana bu satırları yazıyor ama şu dünyada arkasından bir şeyler yazılmayı hakeden en güzel, en karakterli, en munis, en bi en calico kedilerden biriydin.
her gece yatmadan önce seni öperken "tüylerin kadar ömrün olsun" diye fısıldardım kulağına ama o gün bugünmüş...maalesef senin için yapacak bir şeyimiz kalmadı.
seni hep İstanbul'daki evimizin koskoca bahçesinde eylül güneşinde yaprakların üzerine oturup güneşlendiğin ya da yatma vakti gelip de ben hala yanına gelmemişsem adını aldığın tina turner'ı andıran o gür sesinle miyavlayıp beni yanına çağırdıktan sonra keyifle karnımın üstüne kıvrılıp yattığın anlardaki huzurlu halinle hatırlayacağım.
senin bir daha bu eve gelemeyecek olmanı algılayamıyorum. kazık kadar oldum ama aklım fikrim hala ölüm düşüncesi ile barışamadı. sanki ölmedin de senin için yazılan rol bu sezon sonuna kadardı ve sen yeni sezonda oynamayacaksın. rolün bitti ama sen sahne gerisinde beni bekliyormuşsun gibi geliyor. sana bir daha sıkı sıkı sarılamayacak olmak olacak iş değil.
can kızım ben senden razıyım umarım sen de benden razısındır....görüşünceye kadar gökkuşağının öte yakasında pamuklarda yatasın.
*tina'ya ağıt