Bu sefer on günlük uzuuuunnnn tatili evimde geçirmek istedim. Anneme bu kararımı bir ay önce bildirdiğimde pek ciddiye almadığını belli eden bir ses tonuyla; "sen bilirsin!" dedi. Tatil yaklaştıkça ve benim kararımda ciddi olduğumu ve bu kararımdan dönmeyeceğimi anlayınca ses tonu sitemkardan kızgına doğru değişti ve son telefon konuşmamızda - dün akşam üzeri oluyor bu- sesini duygu sömürüsüne ve öflemelere dönüştürdü. Evet ben de orada olmak isterdim ama bu sefer gerçekten evimde olmak, son iki haftadır hasta olan ve bence direkten dönen kedimi yalnız bırakmamak, bir türlü zaman bulup da yapamadığım, ısrarla ertelediğim işlerimi bitirmek için bu tatile ihtiyacım vardı. Oyumu evimden yana kullandım.
Bayramı evimde geçirmeyi tercih ettim ama çocukluğumdan beri ailenin içinde gördüğüm bayram gelenekleri o kadar kanıma işlemiş ki, ben de kendi çapımda bu bayram onları gerçekleştirmeye çalışıyorum son birkaç gündür. Mesela dün Nazmiye geldi, bayram temizliği yapıldı. Sonra sevgili ile çarşıya çıkıp, çikolatamızı ve tatlımızı aldık. Buradaki herkes aile ziyaretleri yapacak ama olur da bizi ziyarete gelenler olursa kahvenin yanında çikolatamız, neşeli konuşmalarımıza eşlik edecek tatlılarımız eksik olmasın istedik. Evimizin birkaç eksiğini tamamladık. İki gün önce gidip yeni bir kaç kıyafet aldık, bayramlık hesabı. Bayrama hazırız yani. Küçüklüğümden beri bayramlara böyle hazırlanıldı benim ailemde. Erkeklere illa yeni gömlek, çorap alındı, hanımlara etek, elbise ya da ayakkabı. Annem bir gece önce herkesin kıyafetini ütüler, bayram sabahına hazır ederdi. Günler öncesinden tatlısını, çikolatasını, yemeğini, içeceğini hazır ederdi. Eskiden içimdeki bu bayram havasına eşlik eden anne ruhunu çok saçma ve gereksiz bulurdum ama şimdi bu ruhun çok önemli birşey olduğunu düşünüyorum. Şu modern zamanlarda belki hepimize gereken -sevdiklerimizi hatırladığımız, onlar için sevgiyle birşeyler yaptığımız, ailelerimizden gördüklerimizi yansıttığımız- anne ruhudur belki.
Biz bu bayram ailelerimizden uzak bir tatil yapıyoruz ama hepimize ve tabii ki kendime içimizdeki anne ruhlarının eşliğinde sevdiklerimiz ile birlikte yaşayacağımız nice nice mutlu, sağlıklı ve huzurlu bayramlar diliyorum.
25 Ekim 2012 Perşembe
19 Ekim 2012 Cuma
ruhu taşımak
Bir süreliğine ruhumu ve bedenimi uzak bir yerlere taşımak istiyorum. Sadece bizim evin temel ihtiyaçlarını düşünüp başka hiçbirşeyle ilgilenmeden günlerimi geçirmeyi istiyorum. Sabahın doğuşunu ve gecenin gelişini bir dolu işin arasında iki saniyeliğine izlemek istemiyorum. Koskoca yirmidört saati ağır aksak, aheste aheste geçirmek istiyorum. Tek derdimin bir sonraki öğün yenecek yemek olduğu zamanlarım olsun istiyorum. Tüm günümü bir koltuğun üstünde oturup gözlerimi tavana dikerek geçirmek istiyorum. Bir süre sessiz, sakin bir yerde bedenimi ve ruhumu dinlendirmek istiyorum. Keşke arada şu hayat koşturmacasını durdurup nefes alabileceğimiz bir pause tuşu olsa; zira şuan pause tuşu ihtiyacı içersindeyim. Kısacası emekli olmak istiyorum.
Etiketler:
hayat mamak meseleleri,
ipsiz sapsız düşünceler
5 Ekim 2012 Cuma
lost in space
Altıda kalk, kedileri okşa, mamalarını koy, bir daha onları okşa, yüzünü yıka, koridora git, orada bekleyen Köfte beyi okşa, mamasını koy, bir daha okşa, mutfağa git, çayı demle, kahvaltılıkları çıkar, balkona çıkmak için bekleyen kedi için balkon kapısını aç, tabakları koy, çay demleninceye kadar dengesiz havada bunalmamak ya da üşümemek için ne giyeceğini bulmaya çalışarak dolabın önünde on dakika kaybet, sonunda pes ederek eline geçen ilk şeyleri üstüne geçir, giydiklerinden memnun olma, yenilerini alamayacak kadar para idare etmen gerektiği için içinden bir dolu küfürü savur, küfür savura savura tuvalete git, aynanın karşısında saçlarını topla, oldukça uzayan saçlarını kısacık kestirsen üç numaraya vurdursan nasıl olur acaba diye düşünerek tokanı tak, elbisene uygun küpeni bul, nenmlendiricini sür, mutfağa dön, kızartma makinasına iki dilim ekmek koy, kilo aldığın için gittikçe büyüyen göbeğine ve kalınlaşan baldırlarına bakıp, "sıksam şu karatay diyetini yapabilir miyim?" diye düşün, bu akşam karın hareketlerini yapmaya başlıyorum, şekeri kesiyorum ve bol su içiyorum diye kendine söz ver, bardağa çayını doldur, kızaran ekmekleri al, tabağına beyaz peyniri ve zeytinleri koy, ilk bıçağı reçele daldır, içindeki mantıklı ses, "hoop kardeşim hani şekerden uzak duruyordun?" diye bağırsın, sen ona,"sabahları bu tatlıyı yemem lazım yoksa gün içinde halim olmuyor" diye yalan söyle, bir yandan reçelli beyaz peynirli ekmeğini mideye çayla gönderirken, bir yandan da elindeki fifty shades of grey kitabını oku, okurken "kadında amma hayalgücü varmış, acaba bunları denedi mi?" diye düşün, son dilime geçerken, mutfaktaki duvar saatine bir göz at, "biraz hızlanmak lazım, şimdi trafiğe kalacağım ama şu sayfayı da bitireyim de öyle" diye hesap yap, hemencecik kahvaltı masasını topla, sevgilinin tostunu hazırla, dolaba koy, sırayla önce kedileri sonra Köfte beyi mıncıkla, öp, çantanı, yemek çıkınını, kitaplarını al, arabanın anahtarını kap, alelacele ayakkabılarını giy, asansörü çağır, "yaw bu nasıl asansör böyle kağnı gibi" diye düşüne düşüne asansörü bekle, bir dakika içinde girişe gel, kapıyı aç, bahçeden geç, geçerken bahçedeki kedileri kes, arabaya binmeden onların da mamlarını ver, onları da mıncıkla, arabaya bin, kontağı çevir, radyodaki şarkıyı beğenmezsen başka bir kanala onu da beğenmezsen haber kanalına geç, duyduğun haberlerle için kararsın, "yaw hiç mi iyi, güzel haberleri duyacağımız zamanlar olmayacak" diye düşün, garip garip araba kullananlara küfür ede ede arabayı sür, onbir dakikada okulda ol, garajdaki kedilere mama ver, ofise yürü, sabahın serin havasını içine çek, "hadi bugün için de şükür" de, ofise gel, hangi derse gireceksen onların kitabını al, ders saati gelene kadar sabah gazetesine bak, için daha da kararsın, ders saati yaklaşırken, sınıfa kadar yürü, sınıfa gir, daha yeni uyanmış, afyonları patlamamış öğrencilere günaydın de, biraz havadan sudan konuşun, sonra o günün konusu artık present simple mı, present perfect mi neyse onları anlat, kafadan örnekler at, öğrenciler tutsun, konuyu anlatır, alıştırmaları yaptırırken, bir yandan da hüseyin niye üzgün duruyor, beyzanın canımı sıkıldı acaba diye düşün, öğrencilerin kaşından gözünden anlamlar çıkarmaya çalış, o günün bulmacası, hangi öğrenci konuyu anladı, hangisi anlamadı da balık balık bakıyor olsun, sonunda gün bitsin, çantanı al, arabaya atla, yine sevdiğin müziği çalan kanalı aç, dinleye dinleye arabayı kullan, ruhun şarkıya eşlik etmek isterse eşlik et, bir yandan da "yahu ben nefes almıyorum, koku almıyormuşum" diye derin derin nefesler al, dersi düşün, yarın ne giyeceğini düşün, akşama ne yemek vardı düşün, yemek yeter mi acaba yeni birşeyler yapsam mı diye karar vermeye çalış, "hava da amma sıcak ne zaman kış gelecek" diye dertlen, eve gel, kapıyı aç, seni karşılamaya gelen Köfte beyi, Kara hanımı ve Misket beyi okşa, Misket beyin ve Karanın ıslak mamalarını ver, Misket beyin iştahsızlığı dikkatini çeksin, üstüne Misket bey kussun, apar topar veterinere git, kan tahlili desin, sarılık desin, üç iğne desin, beş iğne desin, şu fiyat desin, senin için kabarsın, kedin tehlikede mi nedir, durum ne kadar ciddi bileme, bilememezlik içini yesin, kafan şişsin, yüreğin kabarsın, kutuya girdiği ve iğne yediği için sinirli olan kedinin bağırtılarına dayanmaya çalışarak arabayı kullan, eve dön, kapıyı aç, diğer kedinin gözü şişmiş olsun, sevgilinin arabasının aküsü bitmiş olsun, onun morali bozuk diye sen de üzül, Köfte bey'i ihmal ettik diye küsmüş olsun, sevgilinin ve senin karnın acıkmış olsun, sofrayı hazırla, konuşa konuşa yemek yiyin, tabakları makineye doldur, mutfağı topla, yerlerin kirlendiğini farket, yerleri sil, televizyonun karşısına oturmak için için gitsin ama Köfte bey'in gezme saati gelmiş olsun, sevgili ile birlikte parka gidin Köfte bey gezinsin, eve dönün, duş al, giyin, koltuğa otur, televizyonda iyi bir program olmasın, "izlemezsin bir sürü güzel program olur, izlersin hiçbirşey olmaz" diye düşünürken bir bakmışsın göz kapakların kapanmış, rüyalar aleminde sekerken, birden üzerinde bir ağırlık hisset, gözünü aç, kara kediyle gözgöze gel, onu okşarken rüyalar alemine geri dön, tam rüyalar aleminin en güzel yerlerinde sekerken, alarm çalsın, kalkma vaktin gelsin, kalk, kedileri okşa, mamalarını koy, bir daha onları okşa, yüzünü yıka, koridora git, orada bekleyen.....(bütün bu rutinin içinde kendini kaybolmuş hisset ama bugünün doğum günün olması nedeniyle hepsinin koy...., aynanın karşısına geç yanaklarını sık ve kendine kocaman bir HAPPY BIRTHDAY şarkısı söyle!!!!)
Etiketler:
hayat mamak meseleleri,
Ve melankoli
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)