16 Ekim 2015 Cuma

heyet meyet

 
 
Dün heyet günüydü...Bu işin bana en sıkıntı veren kısmı şu heyet meselesiydi. Hayatımda heyet meyet görmedim ben. Nedir, ne değildir, ne yerler, ne içerler, in midirler cin midirler bilmem. Heyetle münasebet hiç lazım olmamış şimdiye kadar bana. Bu yüzden bir gerginlik bir gerginlik bende. Sabah gardırobun önünde "heyete ne giyilir?" diye kara kara düşünüp, askıdakilere bakarken bir yandan da kesin saçma sapan cevaplar verip bir çuval inciri berbat edeceğime dair içimde bıdı bıdı konuşan o salak sesi dinlememeye çalışıyordum. Velhasıl "ne olacaksa olacak yaw kasma, olmadı sordukları sorulardan bilemediğin olursa, joker hakkımı kullanmak istiyorum dersin olur biter" diye diye saati oniki yaptım, fırladım çıktım okuldan. Tabii yine her randevuya erken gittiğim gibi Erenköy Ruh ve Sinir'e de bir buçuk saatçik  kadar erken gittim. E napıcam, oturdum bahçesinde başladım beklemeye de beklerken kızın biri sinir krizi geçirdi. Bedensel ve zihinsel engelli olduğu belli olan bu kızcağızı annesi doktor kontrolüne getirmiş ama kız -gelmek istemediği zaten her halinden belliydi- avazı çıktığı kadar bağırıp annesine vurmaya başladı. Herkes de oturdu onları izledi. Sonra Allah'tan kız biraz sakinleşti, bir banka oturup kendi kendine ağlamaya başladı ve gösteri bitti. Bu arada da biz (ben ve randevu sırası bekleyen hastalar ve hasta yakınları) olanları poliklinik birin içinde oturup seyrederken bir yandan da içeri girdiğimde hasta babasına refakat etmek için geldiğini düşündüğüm genç çocuk ile yanlarında oturan meraklı teyze arasında ayaküstü terapi seansını dinledik. Çocuk "böyle yaparsa kapatırlar onu!" dedi. Yanlarında oturan meraklı teyze hemen atladı, "biliyorsun galiba sen bu işi?" "Altı kez yattım ben teyze." "Öyle mi? Ben de diyorum nerden tanıdık geliyorsun diye. Benim de kızım yattı da acaba koridorda falan görmüş olabilir miyim seni? Ne şikayetin var oğlum?", "Kardeşlerim delirtti beni teyze. Beni kıskanıyorlar. Ne yaparsam kıskanıyorlar!" "Yok öyle deme evladım. Kardeşin onlar senin. Niye kıskansınlar seni?" diye bir süre daha devam etti bu ayaküstü terapi seansı ama ben bir yerde pes ettim, bıraktım dinlemeyi. Saat bir buçukta beni alacaklarını beklerken, saat iki buçuk üç buçuk oldu ve oturduğum koltukla bütünleşmek ve beni unuttuklarını düşünüp; "sanırım kalkıp beni unuttunuz diye bağırmam gerek ama şurda kıvrılıp uyumak daha keyifli, biraz kestireyim" diyip uyku moduna geçmek üzereyken adımı söylediler. Toplam üç buçuk saat beklemenin vermiş olduğu rehavet ve uyuşukluk ile çıktım heyetin karşısına. Upuzun bir heyet masasına oturmuş yedi kişi. İçeri girer girmez masanın üzerindeki tabakta bir tane kalmış olan poğaçaya gözüm takıldı. "Heyetler de insaflıymış, bak poğaça falan ikram ediyorlar" diye düşündüm. Sonra beni masanın öbür ucuna oturttular (ve tabii o poğaçayı ikram etmediler) yedi kişi kafasını çevirip başladılar bana bakmaya. Bir gülesim geldi. Hepsi bana bakıyor. "eeeee daha daha nassınız?" dememek için zor tuttum kendimi. Kısa süren bir sessizliğin ardından masanın diğer ucundaki deneyimli heyetçi ve heyet başı olduğu belli tombalak teyze soruları sormaya başladı. Diğerleri de çömez heyetçiler, orada heyetçilik oynamaya gelmişler ama yüzlerinde abartılı bir ciddiyet. (Bu psikologlarda niye böyle abartılı bir ciddiyet var anlamadım. Hepsinin surat nötr. Duygu belli etmemeye çalışıyorlar da biraz abartıyorlar bence.) Neyse tombalak heyet başı teyze bana bu işin başından beri sorulan klasik soruları ve başvuru için hangi belgeleri istediklerini sordu. Sanki dün akşam çalışmam gereken sayfaları çalışmış mıyım diye beni sözlüye kaldıran öğretmen gibi. Bir an "şimdi bana marmara bölgesinde yetişen ürünleri de sorar bu!" diye aklımdan geçirmedim değil ama neyse o safhaya gelmeden sözlüm bitti, "çıkabilirsin!" dediler. Heyet maceram topu topu yedi dakika sürdü.
Sonuç ne: hiç yani bilmiyorum. Heyetçi başı teyze ve diğer çömezlere sevdirdiysem kendimi, yırttık yoksa? yoksası yok işte.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu iş başvurusu nereye ? :)