14 Eylül 2015 Pazartesi

avamlaştıramadıklarımızdan mısınız?

Naim Dilmener geçen gün şöyle bir tweet attı:

"Ciddi bir muamma: Bu kadar kısa sürede (ismi lazım değil partisinin 12 yıllık iktidar süresinde) nasıl bu kadar bayağılaşabildik?"

Aynı soruyu ben bu yaz bizim yazlıktaki  sahile gelenleri görünce sormuştum kendime. Sanki o sahil sadece kendilerine aitmişcesine, sizin onlardan önce gelip yerleştiğiniz yere, hasırlarını salon salamanje şeklinde en az on kişilik alana sanki siz orada yokmuşcasına yaydıkları ve sizi umursamadan avazları çıktığı kadar bağırıp, normalde insanın evde bile kendi kendine söylemekten çekineceği kelimeleri ulu orta avazı çıktığı kadar bağırarak birbirine söyleyen kişilerle muhatap olunca ister istemez şöyle düşünüyor insan: "Kardeşim siz neredeydiniz de kim sizi saldı böyle ortamlara?"

Hakkaten ya, nasıl bu kadar ben yaptım oldumcu olduk? Ne ara birbirimize tahammül edemez hale geldik? Kim nasıl ve ne şekilde toplumu böyle boş bakan, sorgulamayan, elinde çekirdek vs. avm avm dolaşan, kaba saba, kendine ve etrafına özensiz, kural tanımaz, üçkağıtçı, azgın ve alışveriş odaklı insanlardan oluşan bir topluluk haline getirdi.

Trafikte, sokakta, bindiğiniz toplu taşıma araçlarında etrafımıza hakim olan hava; "avam" hava. Metroya iki saniye sizden önce bindiği ve sert bir dirsek darbesiyle sizi bertaraf edip boş koltuğa oturunca kibirli bakışlar atan anlayış toplumun geneline hakim olan. Sanki birileri bir çatlak bulmuş ve o çatlaktan sızıp durmakta. Ancak o çatlaktan sızanlar gözle görülür ve o kadar geniş hale geldi ki onlardan değilseniz yani sorguluyor, bir şeylerin değişmesi için sesinizi çıkarıyor, okuyor ve farklı kanalları dinliyor ve en önemlisi farkındalığınız onlardan farklıysa vay halinize. Avamlaştıramadıklarımızdan olarak hayatınız devam edeceksiniz, geçmiş olsun.

Bu değişim neye doğru evrilecek şahsen ben öngöremiyorum ama iyi bir şeye dönüşmeyeceği kesin. Böyle giderse hayaller mars, gerçekler kars olacak!

Hiç yorum yok: