11 Ağustos 2012 Cumartesi

şehrimden indirim manzaraları

Şimdi artık yavaştan kış moduna geçiyoruz ya, biraz tatil modundan çıkayım insan içine çıkayım, ahali neler yapmakta, şehrimde neler olup bitmekte, ben köyden şehre ya da evden sokağa çıkmazken neler olmuş bitmiş, neler kaçırmışım diye bugün şöööle bir etrafı kolaçan edeyim dedim.
Malum yaz sonu geldi gelecek. Şunun şurasında Eylül'ü de katarsan bir buçuk ay sonra resmen yazın biteceğini söyleyebiliriz. Yaz sonuna yaklaşıyor olmak demek mağazaların yüzde yetmişlere varan indirimler yapması demek. Bu da eğer bu indirimleri zamanında yakalayan indirim kadınıysanız, yani indirimlerde alışveriş yapmak için nakti ve vakti bol birisiyseniz, oldukça uygun fiyatlara bir sürü şeyi evinize götürebilirsiniz anlamına gelmekte.
Bugün spordan sonra, 'hadi biraz daha spor olsun' diyerek ve yukarıda yazdığım ahalinin ahval ve şeraitini merak etme nedenleri ile caddede uzuuun bir yürüyüşe çıktım. Niyetim bu uzuuuun yürüyüşte etrafa bakınıp, az biraz esen havadan faydalanıp, kafayı gezdirip eve dönmekti. Ta ki en sevdiğim mağazanın vitrinine bakıncaya kadar bu niyetim devam etti. Baktım vitrinde %70 indirim. 'Amaaan bir bakar çıkarım, neler varmış görürüm' dedim ama çıkamadım.
Her mevsim yazlık kışlık yaparken kendi kendime hep aynı şeyleri söylerim: 'Kızım elinde bir sürü şey var. Hep aynı şeyleri giyeceğine, değiştir değiştir giy şu giyilmeyenleri, giymiyorsan da ver birine hem değerlensin hem de yer kaplamasın.' Ama sonuçta yine aynı şeyleri giyer, bir de üstüne olmadık bir zamanda olmadık bir yere gidileceği tutarsa, dolap önünde sara krizine tutulmuşlar gibi yerlerde debelenir; "uleeeyyyynnn, ne vardı bilmem neye o kadar para verecek!!! şimdi kartta yer olurdu bu sezon kendime bir sürü giyecek şey alırdım. Yine herşey eski püsküüüü!!! Ah uleeyyyynnn şu paranın gözü kör olsun, yok işte giyecek birşeyim!!!" diye kısaca özetlenebilecek ama aslında gerçek bir sinir krizi olan dolap önü söylenmelerimi eğer evde tek başımaysam bağıra çağıra ama değilsem ufak harflerle gerçekleştiririm. Hele annnem varsa bütün hıncımı ondan çıkarırım. Olay şöyle meydana gelir: ben dolap önünde sinir krizi geçiriyorum. Annem geliyor, garibim kendince bana yardım edecek. Ama öyle bir kombin söylüyor ki benim içimdeki trafik canavarına benzeyen canavar, göğsümü delerek ortaya çıkıyor. Benim sinir krizim annemle ettiğimiz kavgadan dolayı iki kişilik krize dönüyor. Ben ağlıyorum, annem küsüyor, ben olabilecek en sıradan şeyi giyip çıkıp gidiyorum ve istisnasız her dönüşte, arabadan inerken kendime şunu söylüyorum: 'Amaaaan amma dert etmişim, ne giyeceğimi. Herkes giymiş orta karar birşey işte. Bir daha şu kıyafet işini dert etmeyeceğim.
Bu sefer de bu vakte kadar, "amaaan almıcam bir şey işte, bir etek bir tshirt, bilemedin bir kot bir gömlek idare ederim" mottosuyla idare ettim ama bugün favori mağazamda bir baktım, acayip hoş gömlekler, fularlar, elbiseler, pantalonlar, ayakkabılar. Biran ağzım sulandı, çölde vaha görmüş susuz gibi, koştum askılara. Önce elbiselere baktım, kalan beden 42. "Aman" dedim "elbisen çok, elimdekileri giy." Koştum pantalonlara, kalan beden 42. "Aman" dedim "patalonun çok, elindekileri giy." Baktım ayakkabılara, bir tane denedim, numarası 38. İki adımda falloş olur, ayağımdan fırlar. Öbür modeli denedim, numara 36. Zorladım girdi ama oldum mu Külkedisinin kıskanç kardeşlerinden biri. Ayakkabı küçük. "Yaw" dedim "ne kastırıyosun, bu küçük ayakkabıyı giyeceksin de prensle mi evlenicen, bırak! Evde ayakkabı çok, elindekileri giy!". Hüsrandan hüsrana askılar arasında savruluyorum. Eteklere baktım. Kalan bedenler? Evet 42. "Aman be!" dedim "zorla insanı şişmanlatacak bunnar! Memlekette kimse 42 beden değil maşallah. Karatay diyeti işe yaramış olmuş millet 34,36,38." Hırs yaptım, alıcam illa birşey. İçimdeki sesler birbirine girmiş, kimse kimseyi dinlemiyor. Gözümü resmen hırs bürümüş (başka şey de bürüse bu hırs, şimdiye bir yere CEO olmuştum çoktan). Baktım bir beyaz etek, biçimi de tam kafama göre, "42 beden bile olsa alıcam bunu, terziye verir düzeltiririm" dedim. Baktım 40 beden. "İdare eder" dedim aldım. Bir rahatladım ki o kadar olur.
Sonuç olarak, şehrimin hanımları tarlaya giren çekirge sürüsü misali çooooktaaan indirim mallarını talan etmiş. Anlaşılan talan edenlerin çoğu 34,36,38 ve 40 bedenden oluşuyor. Fiyatlardaki indirimler gerçekten iyi. Sezonda hiçbirşey alınmaz. Sezon sonunu ama iyi bir zamanlamayla, hiçbirşey talan edilmeden, beklemek lazım. Bir de indirimde hırs yapmamak lazım, insan bir fena oluyor, kişiliğinin gizli yönleri açığa çıkıyor, kendinden korkuyor.

Hiç yorum yok: