26 Mart 2012 Pazartesi

kurabiye mevzuu

Vallahi bir daha akademik camiaya adımımı atmam. Birisi gibi "daha da buralara gelmem" diyorum bütün kalbimle. Epey bir acı çekerek yazdım tezimi ama arkasındaki bürokratik işlemler, insanı yazmaktan daha çok bezdiriyor. Yok kapak böyle olacak yok tez onay formu yok kan testi yok sülalenin geçmişi falan filan. Bilumum gereksiz ıvır zıvır bu işte var. Hayır şimdi tez ile ilgili herşeyden o kadar uzaklaştım ki, habire bu tarz işleri erteliyorum, umarım daha sonra "geç teslim ettiniz!" diye bir yamuk yapmazlar. Hayır bu akademik ortamlar böyle, kimse ekstra birşey söylemiyor, senin işinle ilgili önceden bir hazırlık çalışması yapman ve arpacı kumrusu gibi oturup önceden soracağın tüm soruları vs. hazırlaman lazım. Öyle yaparsam ne olur, böyle yaparsam ne olur gibi bir sürü sorunu ve soruyu önceden hazırlaman gerek yoksa kimse birşey söylemez. Sonra da böle yüzüne uzaylı görmüş gibi bakıp; "nası yaneee! bunu da mı bilmoooorsunuz!" derler. 
Neyse bu sabah "hadi Karga kızım, erteleme ufaktan giriş şu işlere!" dedim, tez onay formunu jüri üyelerine imzalatmak için hazırladım. Formu önce danışmanıma imzalattım sonra da aramızda ufak bir kurabiye mevzuu geçen jüri üyesine gittim.
(Olay şudur: efenim tez sunumu yapılırken yiyecek birşeyler getirmek gerekiyormuş, ben sadece çikolata götürmüştüm, yok kurabiye de getirmem gerekiyormuş. Bana hiç yol yordam öğretilmemiş falan filan. Birkaç hafta önce bu konu ile ilgili kendisinden ufak çaplı azar işittim. Evet bildiğiniz azarladı beni. Ben de ertesi gün kendisine bir kutu kurabiye yapıp odasına bıraktım. Bu sefer daha da sinirlendi, "sanki ben sizden kurabiye istiyorum da bıdı bıdı" diye daha da azarladı.)
Bu sabah imza için gidince: "Karga hanım, size o kadar sinirliyim ki, sizi görünce bile sinirim tepeme çıkıyor!Bu kağıdınızı imzalamak istemiyorum" dedi. Hah dedim yaptık işi. "Ben içimden gelerek yaptım size o kurabiyeleri allah allah" dedim. (İyice battım, akademik bir insana allah allah diyorum). "Hayır efendim, içinizden falan gelmedi sanki sizden kurabiye istemişim konumuna soktunuz beni, hiçbirini yemedim lütfen kabınızı alın oradan!" diye de devam etti. "İyi" dedim ben de "alırım!". Daha fazla konuşmak istemiyorum çünkü konuştukça ağzımdan olmadık laflar çıkacak. "Allah allah" ile girişi yapmışım zaten. Bende öyle olur, bir başlarım gerisi gelir, abuk subuk konuşurum. Bir de kağıdı da imzalamayacak şimdi, "off Allahım ya !" dedim içimden "niye beni Merlin falan olarak yaratmadın?". İki abracadabra iki hokus pokus kendisini bir kuşa çevirirdim ya da ben yokoluverirdim oradan. Neyse o kadar lafa sonunda imzaladı kağıdı ama zaten sabahtan beri hafiften dönen başımı sinir ve üzüntüden daha da döndürdü.
Şimdi ofiste oturuyorum ama kafam dönüyor. Beynim resmen kafatasımın içinde lunaparktaki dönme dolaplar gibi dönüm dönüm dönüyor.
Yok yok ben bu akademik camianın kaprisi ile baş edemem.

1 yorum:

justine dedi ki...

Merhaba,
gülerek okudum ama, bu konuların ne kadar rahatsız edici olduğunu iyi bilirim. Dün akşam "allahallah", diye diye okumuş, sinir olmuştum. O zaman yazamadım, şimdi yazıyorum, hiç takmayın bana kalırsa, tuhaf bir dünya akademik dünya; kaprisi, havası, saçmalığı ile beter bir camia. Ben master savunmamda elim boş gitmiştim, fakat öyle bir baskı var ki insanın üzerinde, çok, çok fazla düşünmüştüm ne yapsam diye. erken gidip enstitünün kantinindeki yaşlı bir çalışana sormuştum. Adam biz hallederiz, siz bir şey yapmıyorsunuz demiş, donatmıştı masaları. Komedi, saçmalık. Sanki güne gidiyoruz. Neyse, ben sevmiyorum akademik ortamları; doktoramı yeterliğimi verdikten, ve tez yazma aşamasında oldukça ilerledikten sonra bırakmamdan belli bu;) Dayanamadım ve bıraktım, yüzlerce sebep vardır tabii bu kararı vermemde, ama önemli sebeplerden biri de, sizin de anlattığınız, bu anlamsız kaprisler.
Kolaylıklar diliyorum, öyle iyi anladım ki kurabiye mevzusunu, hissettiklerinizi derinden anlayan biri daha var, bilin istedim;) Sevgiler.