6 Aralık 2011 Salı

acil satılık bir çift kanat

Son birkaç aydır haftanın üç günü Kadıköy'e inmek zorunda olduğumdan haftaiçi ve haftasonu trafiği gibi kavramlar hayatıma girdi. Normalde yaşam üçgenim evim, işim ve çevre sokaklarda bulunan esnaftan oluşmaktaydı ve çok zorunda kalmadıkça halkın -ay pardon!- trafiğin içine karışmaktan çekinirdim çünkü araba kullanmayı çoook sevmeme rağmen bu İstanbul trafiğinde her an içimdeki canavar ortaya çıkıp bir kıyım gerçekleştirebilir.
Özellikle haftasonları inanılmaz hale gelen bu trafiğin kasten böyle kilit hale getirildiğini düşünüyorum çünkü normalde yaya olarak dolaşan bir tomar mal (annem bu lafı kullanmama çok kızıyor ama mutfaktan kaptım ve çok hoşuma gidiyor. Sürekli mal mal mal mal diyesim var) haftasonları; "Yaw yapacak daha iyi birşey yok gidip trafiği karıştıralım" diye arabalarına atlayıp yaya olarak yaptıkları mallıklarını bu sefer arabaları ile yapıyorlar. Arabalarının içinde böööle sağa sola anlamsızca bakıp, hiçbir işaret vermeden zart diye sağa dönüp sonra aniden, tam sağa dönecekken karar değiştirip sola dönüverince, onların arkasındaki biz faniler direksiyon başında ne yapacağımızı bilemiyoruz. Onların yanında yöresinden kaçmaya çalışırken trafiği toptan kitleyiveriyoruz. Zaten tüm yaz boyunca köprü yolunda mutfağa gidip gelirken ve son zamanların Kadıköy ziyaretleri ile iyice artan trafik gözlemlerim bana şunu gösterdi ki İstanbul trafiğinde araba kullanmak Grand Theft Auto'nun (erkeklerin pek bayıldığı bir bilgisayar oyunu. Arabayı çalıyorsun ve polise yakalanmamaya çalışırken deli gibi araba kullanıyorsun.)gerçek versiyonunda rol almak gibi. Sağdan soldan gelen malları savuşturup, bulduğun boş alanlara son hızla girmen, sürekli boş alan kollaman ve kontrollü bir şekilde arabaları sağlaman ve sollaman lazım. Neyse kısacası İstanbul trafiğinde eğer araba kullanacaksanız çelik gibi sinirleriniz veya peygamber sabrınız olmalı.
Baktım ben de bu iki unsur (çelik gibi sinir ve peygamber sabrı) yok, ben de Kadıköy ziyaretlerimi zararsız ve cesetsiz atlatmak için çareyi okulun servislerini ve toplu taşıma araçlarını kullanmakta buldum ki onlarda ayrı bir yazı konusu. Toplu taşıma araçlarının yanı sıra bir de bolca yürümeye başladım. Bildiğin Forrest Gump'ın yürüyen versiyonu oldum. Doktorun dizim için fazla yürüme demesine inat habire yol yürüyorum. Bu salak trafiğe kalmayayım da varsın bol bol yürüyeyim. Hem selülitlere de yarar belki. Ama yine de varsa bildiğiniz satılık bir çift kanat onları da satın alabilirim. Belki gidişte değil de akşam dönerken eve daha hızlı gider yeni başladığım örgümün başına daha çabuk oturabilirim.

Hiç yorum yok: