28 Eylül 2011 Çarşamba

game over

İki yıl üç aylık macera
Bu sabah 10:35'i biraz geçe
Kadıköy 1.Aile mahkemesinde bitti.
Game over

20 Eylül 2011 Salı

bak şimdi

Bu aralar alınganım galiba. Galiba değil hem de çok alınganım. Gak deseler guk anlıyorum / anlıyor muyum acaba, çok da emin değilim. Neyse olay şu. Ofistekiler cuma akşamı Kadiköye bira içmeye gideceklermiş. Benim dün haberim oldu. Bana söylemiyorlar. Plan yapılmış. Odaya yeni gelen yabancı kıza sordular sana cumartesi uyuyor mu diye, uymuyormuş. Sonra cuma dediler olur dedi. Bana döndüler sordular; "benim boşum yok bu hafta" dedim. Kafalarını çevirdiler. Konu bitti. Şimdi cuma günü gidiyorlar bira içmeye. Bensiz. Dışlandım. Bozuldum. Canım sıkıldı işte. Üzüntü ve muz kabuğu durumu.

19 Eylül 2011 Pazartesi

yine yeniden yeni dönem

Ooooofffff yine yeniden yeni bir eğitim öğretim yılı. Geldi acıklı bakan iri baş kuzular. Bakmayın öyle acıklı acıklı baktıklarına tam bir ayları var, enseye tokat hale gelmelerine. Bir ay sonra çakal olur, beni suya götürüp susuz getirirler.
Amaaaan şu zaman adi birşey yahu. Ne zaman yaz geçti de eylül geldi yeni dönem başladı. Ben daha yeni döneme hiiiç hazır değilim ki. Aslında yeni bir hayat başlıyor benim için ama zaman bu aralar o kadar karmaşık bir harala gürele ile geçiyor ki şöyle sağ salim bir kafayla birşeye başlayabilmem mümkün değil. Neyse olacak ama yavaş yavaş. Adi zaman yine yoluna koyar herşeyi. Sadece bekle ve gör Rocky!!!!

14 Eylül 2011 Çarşamba

yanık

Sağ kolumu yine fırına kurban verdim. Dirseğimin üzerinde şöyle ceviz büyüklüğünde bir yanık izi var. Düşen masanın morarttığı yerin epey üzerinde, tencere yanığının hemen sağında. Sağ kolumla zorum var benim anlaşıldı.
Dün yanık koluma yumurta beyazı sürerken birden hayatın bir yanıktan ya da kesikten pek de farklı olmadığını düşündüm. Hiçbirşey yokken herşey yolundayken hayatta insan yaşadığı rutinden başka birşeyin farkında olmuyor. Ancak rüzgar tersine esmeye başlayıp toz duman olunca hayatımızda herşey o soruna kitleniyor. Vücutta da öyle işte; bir yara ya da kesik olmadığı zaman hiç elin ayağın parmakların vs.nin farkında oluyor muyuz? Yoo dikkat bile etmiyoruz organlarımıza. Ama ne zaman bir yerimiz yaralansa orası zayıf noktamız oluyor. Ona göre dikkat ediyoruz hareketlerimize ve zaman geçip de o yara iyileşene kadar bu böyle devam ediyor. Hayatta da öyle zaman geçip sular duruluncaya kadar bir yerler kanıyor ya da dokununca acıyor. Sadece sabredip yaranın kabuk tutmasını beklemek lazım. O zaman yine herşey eskisi gibi olacak, yine sadece o belli rutinimizde yaşayacağız ve yine yanıklarımıza yumurta sarısı sürüp, onlardan öğrendiklerimizi cebimize atıp yolumuza devam edeceğiz.  

6 Eylül 2011 Salı

vedaların eylülü

Takvimler hayatımdaki bir eylülü daha gösteriyor. Bugün okulun kampüsü her eylül olduğu gibi endişeli bakışlı veliler ve okulumuzun yeni öğrencileri ile dolu. Sadece iki ay sonra buranın çakalı olacaklar ama bilmiyorlar. Şu an tek düşündükleri biran önce şu okula kayıt olmak ve yurtmuş servismiş gibi ıvır zıvırları halletmek. Onlar yeni başlangıçların eylülünü yaşıyorlar. Yeni bir dünyaya yeni bir hayata yeni insanlara yeni bir düzene merhaba diyorlar. Ama bir yandan da vedaların eylülünü yaşıyorlar. Şehir dışında yaşayanlar ailelerinin düzenine onların koruyucu kanatlarına anne yemeklerine lise arkadaşlarına belki lise aşklarına veda ediyorlar. Bir süre sonra bir haftasonu bilemedin bir ay sonra yine dönüp gelecekler ama artık eski onlar olmayacak. Biraz daha büyümüş biraz daha ayaklarının üzerinde duran bireyler olacaklar. Ben anne olsam hem gururlanır hem de biraz burulurdum çünkü benim minik bebeğim artık yuvadan uçmuş kendi kanatlarıyla yol almaya ve kendi doğrularına göre yaşamaya başlamış olacaktı ve bu benden tamamen koptuğu anlamına gelecekti.
Bu eylül benim için de vedaların ve yeni başlangıçların ayı. Ay sonunu biraz endişe biraz merak biraz heyecan ve bolca hüzünle bekliyorum.
Bayram benim için tatil yaparak değil eski eşin eşyalarını toplamakla geçti. Geçen cumartesi de nakliyeciler gelip eşyaları alıp gittiler. Yatak odası sökülürken biten bir dizinin toparlanan setindeymiş gibi hissettim kendimi. Yavaş yavaş söktüler dolapları, yatağı, komodinleri. Koskoca oda filmlerde dizilerde olduğu gibi git gide boşaldı. İyi kötü paylaştığımız herşeyi söktüler götürdüler. Tarih oldu herşey. O, ev için bir varmış bir yokmuş oldu. Herşey resimlerde kaldı. Şimdi ay sonundaki mahkemeyi bekliyoruz. Vedaların eylülünde yirmiki gün sonra hayatımda bir sayfa kapanacak ve sonunu bilmediğim bir hayata merhaba diyeceğim. Kimbilir belki bu sefer hem o hem de ben aradığımızı ve birlikte elele yaşlanacağımız doğru kişiyi bulabiliriz.