27 Temmuz 2011 Çarşamba

belki de güzel bir yerdeler...kimbilir

İlkokul dördün ya da beşin yazıydı. Sıcak bir sabahtı. Sokakta evcilik mi oynasam yoksa yakalamacılık mı oynasam diye düşünmek en büyük derdimdi. Annem balkonda boynunu eğmiş yukardaki komşu ile hararetli hararetli birşey konuşuyor, aaaaaa'lar eeeeeee'ler, ah ah ah'lar uçuşuyordu konuşmanın içinde. Annemin yüz ifadesinin korkunçluğundan ortada çok önemli bir şeylerin döndüğünü sezmek için deha olmaya gerek yoktu. Hemen annemin yanına balkona gittim, "ne olmuş?" soruma verdiği tek cümlelik yanıtı hayatım boyunca unutamadım. "Demet ölmüş!". Demet, benim hem sınıf arkadaşımdı hem de komşumuzun kızıydı. Onlar tatile gitmeden önceki gün fabrikanın sosyal tesislerinde oynamış, birbirimize sarılıp iyi tatiller dilemiştik. Sonra onu en son evlerinin salonunda annesinin büyüttürüp duvara astığı koskocaman siyah beyaz resimde bize gülerken gördüm.
Demet'in ölümü benim "ölüm", kelimesi ya da olgusuyla ilk karşılaşım ve oturup üstüne uzun uzun düşündüğüm ilk zamandı. O zamandan bu zamana benim beynim ölümü algılamıyor. Ölenlere bir daha hiç dokunamayacağımızı, seslerini duyamayacağımızı, kokularını içimize çekemeyeceğimizi, bunlardan geçtim hayatımızda bıraktıkları boşluğun hiçbir zaman dolmayacağını kabullenemiyorum. Ne Demet'in, ne babamın, ne ailede bize veda edenlerin, ne de tanıdık bildik sanatçıların ölümünü içime sindiremiyorum.
Amy Winehouse'un ölümü aklıma bunları getirdi. Pat diye gelen ölümler belki de böyle kabullenmeyi zorlaştırıyor. Her zaman aklınızın bir yerinde o "nassı ya!" duygusu duruyor. Beyin inatla onların boşluğunu kabullenmiyor. Sonra kendini "nefesi bu kadarmış"la teselli ediyorsun. O "nassı ya!" duygusu hep kalıyor ama "nefesi bu kadarmış" sana bir hava deliği oluyor yoksa içinden çıkılmaz birşey bu "nassı ya!". Delirtir insanı. Bunun dışında biz arkada kalanların, eğer içimizdeki yangını hafifletebilirsek, yapacağımız tek şey güzel bir yerde ve mutlu olduklarını ümit etmek o kadar.


Amy Winehouse - Back To Black AmyWinehouse

Hiç yorum yok: