1 Şubat 2011 Salı

şıpadanak


Yeni yılın ikinci ve en kısa ayına hoşgeldiniz. Şıpdanak geçecek günler ve geceler sizleri bekliyor. Daha siz "ayın biri cep delik cepken delik" diyesiye kalmadan geçecek ve üçüncü ay başlayacak, en kısa sürede ay başına ve hemencecik uçup gidecek bir tomar paraya kısa sürede ulaşacaksınız.
Efenim yeni yılın birinci ayının kısa bir değerlendirmesini yaparak girelim bu yeni aya.
Geçtiğimiz ay yeni bir yıla daha girmenin ve kafadaki hesapların iyice karışmasının ayı oldu. Zira beden yaşı 25'i, el hesabına ve hastanedeki tahlil laboratuarının yaş hanesine göre 34'ü, matematiksel olarak 35'i gösteren biri olarak anladım ki kadınlar bir yerden sonra hep aynı yaşı söylemekte haklılar. Ben 35'i seçtim. Bundan sonraki elli senede yaşım hep 35. Yuvarlak hesap işte o kadar. Neyse yaşlandıkça yaş mevzuu ve kırışıklıklar ana konum olmaya başlıyor. Geçen gün aynada (asasörün aynasında) gülerken göz kenarındaki kırışıklıklarımın arttığının farkına vardım. Aynadaki aksime şöle koskocaman gülerken göz çevremde suya atılan taşın halkaları gibi bilumum halkalar oluştu, daha az kırışıklık yaratacak gülme şelini bulmak için habire çeşitli şekillerde güldüm. İyi ki biri asansörü açmadı, "kesin delirdi" diye düşünürlerdi eminim. Sonuçta gülmeye devam gelsin rövitalit kremi (ne olduğu ile ilgili en ufak bir bilgim yok, reklamlarda kırışıklık ve rövitalit kelimelerini sanki yanyana duydum gibi).
Sonracığıma geçen ay, karşı komşum ev sahibim oldu. Eskiden karşı komşular olarak oturuşup dertleşirken artık hem karşı komşu hem de kiracı, ev sahibi olarak da konuşacağız. Kimlik karmaşasına uğramayız inşallah. Şaka herkes mutlu mesut, keyifler iyi.
Geçen ayki ascus davasından iyi haberler geldi, içimiz rahat.
Ama geçen ayın en önemli olayı msa'ya kayıt yaptırıp, oryantasyonuna gitmem ve bu haftasonu itibarı ile derslere başlayacak olmam. "Ya Allah! şimdi oldu oldu bir daha hayatta olmaz!" diyip gitriştim ya bu işe bakalım sonu iyi olur umarım.
Önümüzdeki ay karla başladı. Sabah işe giderken tipi yağdı ama kar sevincimiz öğlene doğru bitti. Ama iyi de oldu, sokaktakiler üşümesin. Haftaya okul başlıyor, hiiiçççç tatilsiz!!!! uzun bir maraton bizi bekler. Artı msa başlıyor, haftasonu uykuları çöpe ama olsun. Gıcık olduğum bir 14 Şubat "tüketiciyi daha nasıl nasıl kandırır ve tükettiririz ve de kerizleriz" günü ve bu güne gelinceye kadar her yerde iç bayıcı beylik, basmakalıp sözler eşliğinde kalplar, çiçekler böcekler vs.vs. Bu ayın en sıkıntılı yanı bu.
Ha bir de ay sonunda Cirque de Soleil'in "Saltimbanco" gösterisi var. Heyecanla onu bekliyorum.
Durumlar budur!.

2 yorum:

Leylak Dalı dedi ki...

Güzel, herşey yolunda...
Zero'dan sonra bir şefimiz daha olacak demek ki, yaşasıng artık aç kalmak gibi bir sorunumuz asla ve kat'a olmayacak. Sen mezun olana kadar benim diyette biter, yazın istanbul'a gelirim, siz pişirirsiniz ben yerim. (bunu adına aile arasında "kendi kendine gelin-güvey olmak" deniyor galiba:)
Şaka bir yana hayallerinin peşinden koşan insanları seviyorum ben, hayırlı olsun diyorum. Rastgele...

karga'nın günü dedi ki...

Ah Leylak hanım'cım, siz yeter ki İstanbul'a gelin, ben size koskocaman bir şölen sofrası kurarım. En kısa zamanda bekliyoruz İstanbul'a.Sevgiler..