29 Kasım 2010 Pazartesi

kovmanın dayanılmaz ağırlığı

Farkında değiliz ama çok yakınlarımızın haricinde aslında ne kadar çok insan hayatımızın içinde. Mesela benim hayatımın içinde kapıcı Nevzat, servis şoförü Sinan, E.'ciğimin bakıcısı Suna, manikürcüm Fatoş, kuaförüm Tuna, bizim katın temizlik görevlisi Şerif, ekmek aldığım fırındaki çok bilmiş üç kız, arada kedi bebelerime mama aldığım pet shopun sahibi sarı lepiska saçlı, koca burunlu adam, evin karşısındaki sevgili veterinerim, yan bloğun kapıcısı Kemal bey, öğrencim Denizlili Merve vs. vs. var. Bunlar benim ilk hatırladıklarım biraz daha kassam daha kimler kimler çıkar.
Nevzat abi, kızı kaçıp evlendiğinden beri daha bir hüzünlü bakar oldu. Fatoş, zehir gibi kız. Her adımını düşünerek atıyor, örnek alınacak insan. Kat görevlisi Şerif, sonunda ehliyet sınavından geçti. Odacak pek sevindik. Servisi şoförü Sinan bayramdan önce ameliyat oldu, bizi üzdü. Ama şimdi iyi. Fırındaki çok bilmiş kızlar saçlarındaki eşarplarını her gün farklı bir şekilde bağlıyor, işin sırrı ne bulamadım, en kısa zamanda sorucam. Demem o ki aslında bu insanlardan "bana ne!" olması lazım di mi? Ama bende olmuyor. "Bana ne!" diyemiyorum. Hepsinin derdi benim derdim, hepsinin mutluluğu benim mutluluğum oluyor. Bu gruba biri daha dahildi ama ben bu gece onu sildim. Evet bir anlık birşey, bir tesadüf, şans artık her neyse bardaktaki son damla oluverdi ve ben bu gece hafta sonları eve temizliğe gelen Gülperi'yi bu gruptan çıkardım.
Cumartesi sehpanın üstündeki koca lekeyi silmeyip sildim dediği ve "ben sildim ama kediler yine yapmıştır" diyip kedilerime bok attığı, mutfakta fırını, tezgahı silmediği, gardırobun üstünün tozlarını almadığı için sildim onu defterden. Açtım telefonu "artık seninle çalışamayacağım" dedim. Dedim de nedir akşamdan beri mideme oturmuş bu sıkıntı? Niye oturup "şimdi bu kadın aldığı ikinci evin kredisini nasıl ödeyecek?" diye ben dertleniyorum? Acaba iki kere daha mı oturup düşünseydim. Ama yakın bir arkadaşıma ve onun kayınvalidesine de gidiyordu, dün konuştum onların evlerindeki işlerini de sallıyormuş. Bir bakıma onların yorumları da bana gazı verdi, Gülperi'nin ipini çektim. İyi halt ettim mi bilmem. Akşamdan beri arpacı kumrusu gibi düşünüp duruyorum. "Ya bu kadın bana ilenirse? Ya ahını almışsam? Ya bu kadına yaptığım bir şekilde bana dönüp gelirse (karma olayı)? Acaba bu hareketim başka hangi taşları oynatacak ve onun karmasına nasıl zarar verdim?" diye kurup duruyorum.
Birini kovmanın dayanılmaz ağırlığı altında eziliyorum....

1 yorum:

Leylak Dalı dedi ki...

Ya boşver Kargacım. Ben senelerdir böyle düşüne düşüne hayatıma bir sürü lüzumsuz insanı dahil edip enayi yerine konuldum. İnsan sorumluluğunu bilmeli aldığı paranın hakkını vermeli, beğenmiyorsa o parayı güle güle, yerine gelen bulunur. Bizi bu kadar cahil bırakan içimizdeki acıma duygusu zaten, öğretmen olunca iyice anlıyor insan. Anasına acı geçsin dedesi öldü geçsin, sonuç liseyi bitirmek üzere olan bir sürü ahmak. O hesap işte, bunca zamandır idare edip bardak sonunda taştığına göre vardır birşey. Yorma kafanı, iki günde bir kapı daha bulur nasılsa.
Güzel bir gün dileğiyle...