3 Eylül 2010 Cuma

anne,baba,üniversite adayı bebe ve kayıt serüveni



Yukarıya attığım başlığın kahramanlarının ben olmasını çok isterdim ama ne yazık ki değilim. Okumakla çalışmakla işim olmasaydı ve biraz kastırsaydım şu anda üniversite çağına gelmiş kazık kadar bir bebem olur du ama heyhat kader bana fasulye tanesi kadar bir bebeyi bile çok gördüğünden şimdi elin bebelerine uzaktan bakıyoruz.
Neyse konumuz bu değil. Şimdi benim alnımda "lüzumsuz işlerle ilgili enayi" yazısı yazdığından (bu yazıyı ben göremiyorum ama karşımdakiler görüyor) okulumuzun bu dönemki kayıtlarında maaalesef görevliyim. Hal böyle olunca mesaimin bir kısmını yerin yedi kat altındaki bir kapı girişinde gelen veli ve öğrencilere gerekli bilgileri vermekle ve bol bol anne, baba ve üniversiteye yeni gelen "çömez, gözü açılmamış, parlak (freshman adı bundan geliyor)" bebeleri izlemekle geçiyor. Bu üniversiteye kayıt olayı başlı başına bir olay. Bir sürü belge vs. tamamlamak gerekiyor ama bunlar tamamlansa bile kayıt bürosuna geldiğinizde bir çeşit devlet dairesi tutumuna maruz kalıyorsunuz. "Bu masada bölüm kaydına, o masada öğrenci belgesine, şu masada mali onaya, eksi birde yurt kaydına, eksi ikide hazırlık masasına gideceksiniz" denilen, zaten ceplerinden çıkan tl'lerin şoku içindeki veliler iyice dumura uğruyor ve kafaları bir dünya, sersem tavuklar gibi oradan oraya dolaşıp duruyorlar. Genel görüntü ise şöyle; babalar önde (klasik babaysa el çaltası koltuğunun altında yok modern babaysa formların olduğu dosya elinde ve güneş gözlüğü tepesinde ama mafyozo babaysa takım elbisesinde göbeğini taşıra taşıra elini kolunu sallaya sallaya) yürüyor, anneler babanın iki bilemedin beş adım gerisinden (varsa küçük kardeşi elinden değil bileğinden sürükleyerek) koşturmakla yürümek arasında bir nevi dans ederek sekmekte, çömez bebe ise "ulan üniversite dedikleri bu muymuş, ne işim var burada, offff allahım ne karmaşa, sabahtan beri bunların (anne+babanın) peşinde dolanmaktan bıktım bitse de gitsek" yüz ifadesiyle ayaklarını sürüye sürüye gelmekte. Anneyle babaların heyecanını maalesef çocuklarında gözlemleyemedim. Hep bıkkın, sıkkın bir yüzle dolanmaktalar ama annelerle babalar o kadar hevesliler ki hani "çocuğunuz zahmet etmesin siz buyrun okuyun" dense hiç itiraz etmeyecekler. Bu onlara doldurulması için uzattığım formlara atmaca misali atlamalarından belli. Doldurması için öğrenciye formu uzattığımda hemen (genelllikle) anneler hooop formun üzerine atılıyor, kalemi çocuğun elinden kapıp başlıyor soruları yanıtlamaya. "Çocuğunuz üniversite öğrencisi bırakın formunu kendisi doldursun" diye formu almaya kalkınca sanki cüzdanını istemişim gibi bir yüzle bana bakıp formun üstünü koluyla kapatıp "oğlum çok heyecanlı yanlış yazar!" diyip doldurmaya devam ediyorlar. Bir de şu model çömez bebeler var; ev telefonunu, cep telefonunu, ev adresini bilmeyen bebeler. O zaman hemen anneleri "Aaaaa Berke Can Hay Allah! Oğlum, yaz, söylüyorum numarayı!" diyip bilgiler anneler tarafından dikte ettirilmekte ama bilgiler Berke Can'nın bir kulağından girip bir kulağından çıkmakta.
Valla anne değilim çocuk büyütmekle ilgili ahkam kesmem doğru değil ama 13 senelik hocalık kariyerimdeki gözlemlerime dayanarak şu kespiti yapmak istiyorum. Bence üniversite çağı/ dönemi anne babanın çocuk yetiştirmekteki başarısını gösteren en önemli zaman. Dışarıdan gözlemleyen biri olarak gelen çocuklara baktığım zaman anne babanın çocuğa ne verdiğini ya da veremediğini gayet iyi görüyorsun. Çocuğu ezmişler mi haddinden fazla özgür bırakmışlar mı yoksa hiç ama hiç ilgilenmeyip ya da tam tersi bunaltacak kadar sıkarak/müdahele ederek karakterinin oluşmasına/oluşmamasına neden olmuşlar mı anlıyorum. Bazı anne, baba, bebe gruplarını gördüğümde oturup ağlamak geliyor içimden bazılarına da imreniyorum. Keşke benim de böyle boyumu geçen akıllı ne yaptığını bilen bir bebem olsaydı diyorum. Sonuçta demem o ki anne babalar hevesli bebeler azıcık alık, üniversite kapısı bu aralar pek bulanık.

2 yorum:

NzN dedi ki...

oğlum çok heyecanlı yanlış yazar!" diyip doldurmaya devam ediyorlar. demişsin ya...
ben buna inanamadım resmen! "uleyn herif gelmiş kaç yaşına, bu saatten sonra da o okulda istediğini yapacak sen haaala ne diyosun hanım hanımmm!!!" diyesim geldi benim...

karga'nın günü dedi ki...

Valla NzN durum aynen budur! Anneler bir fena!