10 Temmuz 2010 Cumartesi

athos, porthos, aramis, d'artagnan

Çocukluğum Karadeniz'in İstanbul'a yakın Çilek festivaliyle ünlü minik bir kasabasında geçti. Babam müendis olduğundan fabrikanın lojmanlarında yaşadık. Kutu gibi bir evimiz vardı. Evin en güzel yanı ise mutfak balkonunun hemen arka bahçeye açılmasıydı. Doğal olarak ne zaman köfte, balık, et gibi kedigillerin ağzına layık bir şeyler pişse bizim balkon telinin önünde boy boy kedi olurdu. Biz yemeği bitirinceye kadar uslu uslu otururlar sonrasında da paylarına düşenleri gazete kağıdının üstünde mideye indirirlerdi bizde kardeşceğizimle birlikte -eğer anneme çaktırmazsak- onlar yemeklerini yerken usul usul severdik. Çok uzun zaman geçmesine rağmen bu kedilerden birini çok net hatırlıyorum. Sarı beyaz, uzun ipek gibi tüyleri, hokka gibi burnu ve minicik ağzıyla gerçektende adı gibi Prenses gibi bir kediydi. Narin, nazik, terbiyeli çok ama çok güzel bir kediydi. Nerden geldiğini anlaşılamadan bizim sokakta belirdi. Artık nasıl becerdiysem (burası pek net değil) bizim kapının önüne de alıştırdım. Akşam nevalesini bazen bizim sokak kapısının arkasında aldığı da olurdu. Annem o kadar sevmişti ki içeri girmesine izin vermişti. Ama günlerden bir gün o meşum Mart ayı geldiğinde mahallenin azgın erkekleri bizim prensesin façasını bozdular. Tek gözünü çıkardılar. Zaten onu bu olaydan sonra bir daha gören olmadı. Hala onunla yeterince ilgilenmemiş olmak içimde yaradır. Bu hikaye bendeki kedi hikayelerinden sadece biri. Bunu anlattım çünkü benim kedi sevgim sanılanın aksine üç beş günlük mesele değil. Oldum olası bu inanılmaz yaratıkları severim ben.
Ama en çok da sokak kedilerini severim. Onlar bana mahallenin has delikanlılarını ya da başlarına ne gelirse gelsin bir şekilde ayakta kalmayı bilmiş, güngörmüş bilge kadınlarını çağrıştırırlar. Kolay kolay yenilmezler, kimselere öyle kolayına güvenmezler ama eğer onların sınavından geçerseniz sizi öyle bir severler ki inanamazsınız. İçlidirler, hasastırlar ama dayanıklı ve sabırlıdırlar da. Bilirler, ama bu dünyada ama (varsa) diğerinde onları güzel günler beklemektedir. İşte bu yüzden ben sokak kedilerini, şımarık yediği önünde yemediği arkasında, zırt pırt kapris yaparcasına hasta olan cins kedilere yeğ tutarım. Onların yaşama sevinci ve bağlılığı bana güç verir.
Bugünlerde evimde dört adet beyefendi bulunmakta. Üç tanesini okulda köpeklere yem olmak üzereyken bulup, kurtardım. Bir tane densiz, bizim okulun ağaçlık ormanlık coğrafyasında bunların yaşayabileceğini düşünmüş olacak ki koskocaman bir kedi kutusunun içine bu üç tane hap kadar kediyi bırakmış. Çalıların arasında bunları bulan köpekler kutunun etrafını çevirmiş, avazları çıktığı kadar bağırmaktaydılar. Onların bağırtısına gittiğimde korkudan kutunun kenarına büzüşmüş bu üç kafadarı buldum. Kocaman kutuyu kucakladığımda korkudan o kadar titriyorlardı ki kutu kollarımda sallanıyordu. Dördüncü beyi de çok işlek yol kenarında, bir elektrik direğinin dibinde büzüşmüş bir halde buldum. Eğer onu ordan almasaydım herhalde yarım saat sonra bir otobüs, minibüs ya da kamyonun altında kalacaktı. Yapamadım onu orada öylece bırakamadım. Bana "tanrıcılık oynama" diyorlar ama böyle göz göre göre ortada kalmış, zor durumdaki hayvanları bırakırsam, herşeyi akışına, kaderine bırakırsam benim insanlığım nerde? İnsanlık sadece insanın insana yardım etmesi mi?
Bu gerçekten çok uslu, sakin beyler bende maalesef sadece bir süreliğine kalacaklar. Eğer onlara birer ev bulamazsam sokağa kaderlerine terk etmek durumunda kalacağım çünkü evim altı kedi popülasyonu için biraz dar. Umarım en kısa sürede bir şekilde onları gerçekten çok sevecek birer ev bulabilirim. Var mı bize kucak açacak bir yer?

Bay Athos'u nam-ı diğer melül melül Behlül'ü takdimimdir.



Porthos


Aramis

Dün gece D'artagnan bey'in hey heyleri üzerindeydi. O yüzden resim çektirmekten itina ile kaçındı. En kısa sürede sayfalarımızda olacaklar.

1 yorum:

nalan dedi ki...

şekerim hafızam beni yanıltmıyorsa aramisin çok esmer olması gerekiyor adlarını değiştir istersen:)))
duyarlılığın beni mutlu etti.Bu mahallede eski sokağımdaki gibi kediler yok.ama karşıda yavrularıyla akşam gezmesine çıkan taze aane bir çomar var ona akşamları yemek vermeye çalışıyorum ben de.
Umarım bu canlara iyi kapılar bulursun