26 Mayıs 2010 Çarşamba

çelik gibi sinirler

Herşey ne kadar da iyi başlamıştı. "Vayyyy beah! Demek Türk senaristler böyle diziler yaratabiliyorlarmış" demiştim. Ta ki şu son üç bölüme kadar. Nedir bu Ezel dizisi ya böyle? Eyşan hanım'ın kocası onu ölümle tehdit ediyor, polisler kapıda nöbet tutmuş, haspam pür makyaj, saçlar yapılı, tek omzu açık son moda kıyafeti ile salım salım salınıyor. Hoş, teyzenin başına gelecekler umrunda değil, nasılsa süper sevgili Ezel onu korur. Dayamış arkasını Ezel'e, umrunda mı dünya!!!! Bölümün ilerleyen dakikalarında kocası geliyor, hanımın boğazına yapışıyor, neredeyse öldürecek. Sıkıyor da sıkıyor. Ama tataaaaam!!! Ezel, bacadan pardon kapıdan giriyor, Eyşan'ı kurtarıyor. Bir sonraki karede ise Eyşan hanım yine pür makyaj, sevgilisine diyor ki "gel benle" zaten orada işi bitiriyorlar.
Şimdi Allah aşkına kim böyle davranır? Benim hayatımda böyle atraksiyon olacak; kocam her an beni öldürmek için gelebilir, ben ne makyaj yaparım ne de üzerime -varsa- son moda bir elbise geçiririm. Giyerim bir eşofman altı, toplarım saçlarımı tepeme öyle beklerim. Canım ne süs ister ne püs. Stresten yanan midemle tırnaklarımı yiyerek otururum. Yaw Eyşaaan! sende ne çelik gibi sinirler varmış kardeeşşşş! İçin de istiyo ha, giyeneyim, süsleneyim, püsleneyim. Valla bravo!!!
Bu olaydan çıkan sonuç şudur: daha gerçekle bağlantılı, "evet böyle birşey gerçek hayatta olabilir" dedirtecek senaryolar, Türk senaristler tarafından henüz yazılmamıştır belki de hiiiç yazılamayacaktır. İlla iyi giden bir dizi sapıtmaya mahkümdur.

1 yorum:

Leylak Dalı dedi ki...

Valla ben de bezdim bu gerçeklikten uzak, şık şıkırdım kahramanlı dizilerden. İmdat be yav:))