1 Şubat 2010 Pazartesi

ne yapmalı ne etmeli

Bugün işi biraz kırdım. Zaten yine sinir ettiler (artık iyice biz sizi eşek yerine koyuyoruz diyorlar bugünkü hareketleriyle. Bizde hala oturuyoruz ya orada bize de yuh olsun, kendime de), ben de k.g yaptım ikiyi biraz geçe çıktım. Eski bir arkadaşım gelmişti İzmir'den daha doğrusu eski yavuklum. Aradı beni "görüşelim" dedi görüştük. Kadıköy'e gittim. Hem bulmam gereken bir iki cd vardı onları da hallettik birlikte. E.'cim ilginç bir kişiliktir, nevi şahsına munhasır, onu başka bir yazımda uzun uzun anlatacağım. Konuştuk uzun uzun, yaptıklarını anlattı bana, gurur duydum, helal sana dedim. İçim böle bir hoş eve döndüm.
Eve dönerken terziye uğradım, henüz bol gelen hamile pantalonunun paçaları yapılmıştı onları alırken, televizyonda Beykoz'da zehirlenip öldürülen köpekleri ve de donmuş kardeşinin başında annesiyle yaşayan minik köpeciği gördüm. Kala kaldım.
Birileri bir yerlerde insanlara, çevreye, doğaya birşeyler yapmak için uğraşsınlar, didinsinler diğer yanda ise başka birileri "acaba doğayı, insanları, hayatı nasıl söndürürüm?" diye uğraşsın.
Nasıl mücadele edicem ben bunlarla?
Ada, böyle acımasız saçma sapan bir dünyaya doğacak sırf benim bencilliğimden. İlerde sorar mı acaba bana, "anne, niye ben geldim bu dünyaya diye?"
Birşeyler yapmalı ama ne hiç bilmiyorum.
01.02.2010 yazısı da böyle karamsar oldu. Bugünün ilginçliğine inat.

Hiç yorum yok: