11 Şubat 2010 Perşembe

ada'ya / ali'ye mektuplar (bir)


Ada'cım ya da Ali'cim,
Şimdi Ada ya da Ali'sin, henüz hangisisin bilmiyorum. Bu da sana ilk mektubum. Bu hafta birlikte onuncu haftamız şeker, sen bir mandalina büyüklüğüne erişmişsin. Gavur hamilelik sitelerinde senin için bu hafta kumquat kıvamında diyorlar ama ben daha seninle hiç konuşmadım. Herhalde içimde bir yerlerde kendi çapında takıldığından ve bana varlığını henüz hiç hissettirmediğinden olsa gerek. Öncelikle bunun için sana teşekkür etmem lazım, midemin bulanmasına, ayılıp bayılmalara yol açmadın. Balık eti kıvamına varmamı sağlaman dışında hiçbir şey yok. Balık eti kıvamını da doğunca halledecekmişsin, sağol.
Ada'cım / Ali'cim, önümüzde daha uzun bir yol var. Fena gitmiyoruz senle, umarım bundan sonrası da iyi olur ve sağlıkla doğarsın. Nasılsın, kime benziyosun çok merak ediyorum. Anneanne, buzdolabının üstüne güzel bir bebek resmi astı, ona bakayımda sen benze diye ama ben yukardaki ibiş bebeğe bakıp duruyorum. Onun gibi ibiş birşey olacaksın galiba. Ama yine de sen yap bir torpil ve bana benze emi, o kadar taşıyorum seni. Huyun suyun nasıl olacak, cır cır ağlayan gazlı bir bebek mi olacaksın yoksa iki emdikten sonra hop uyuyan bir bebek mi olacaksın bilmem. Ama iyi şeyler düşüneyim de iyi olsun di mi. Slogan gibi oldu bu da bu arada, herkes aynı şeyi söylüyor, "iyi düşün iyi olsun". E bende öyle yapayım (Hmmmm!!!! olumlu düşünmenin sesi bu). Sana yazacak daha pekçok şey var ama şimdiden kafanı vır vır şişirmek isteorum, bu bir girizgah olsun.
Keyfine bak, rahat rahat büyü. Hazır yerin daha genişken biraz dolaş, sonra dolaşacak yerin olmuyormuş.
Kocaman öptüm seni.

Hiç yorum yok: